Gerçeklerin suratımda tokat gibi patladığı o andan sonra, dünya artık başka bir yer oldu. Bütün bildiklerimin yanlış olduğunu, işte o gün öğrendim. Benim de acemiliğim vardı bir zamanlar. Düşündüm de, üstünden bir asır geçmiş gibi geliyor.
Bazı hayvanları, sahipleri kendilerine ait olduğunu anlayabilmek için damgalarlar. İhanetin kızgın demiriyle yara almış herkes, o hayvanlar gibi, izini ömür boyunca taşır. Ruhun tam ortasında çürük bir parça kalır. Ne yapsanız iyileşmez.
İhaneti tanıyanların yüzlerinde garip bir hüzün vardır. Dikkatli baktığınızda görürsünüz. Hiç kabuk bağlamayan ve sürekli kan sızdıran bir kalbin kokusu kalır bedenlerinde. Ben de bir zamanlar ihanetin o karanlık yüzüyle tanıştım. Ölümden bile daha acı gelen bu duyguya, küçücük bir yürek nasıl dayanır? Dayanıyor işte!
Duygularımın yok oluşunu seyrettim. Hiçbir şey hissetmiyordum o an… Ne kötü bir durum bu, nefretin, hatta öfkenin bile olmadığı bir yer buldum içimde, korkunç! Ama korkmuyordum!
Kendi içimde kaybolmuştum, üstelik artık aramaya değer bir şeyim de yoktu; çünkü hissetmiyordum. Vücudumu kullanan sağır, kör ve dilsiz bir ruhun etkisinde gibiydim. Zaman geçtikçe, içimden çürümeye başladığımı fark ettim.
Sonra, bir gece yarısı kendime geldim. İçimden bir ses bağırıyordu: “Kalk ve yola devam et!” O an kararımı vermek zorundaydım. Ya olduğum yerde durup, içimde gittikçe çürüyen ve kokuşacak bu ruhla sözüm ona yaşamayı sürdürecektim; ya kalkıp yola devam edecektim. Kalktım ve ağlamaya başladım. Beni uzun zaman önce terk eden duygularım geri dönmüştü. Ve ağlamak, başka hiçbir anda beni bu kadar sevindirmemişti.
Sabahın erken saatlerinde, perdemin arasından sızan güneş ışığıyla birlikte dirildim. Sınıfı geçmiş öğrenci edasıyla, yeni güne hazırlandım. Aslında yeni bir ömre hazırlanıyordum. İçinde daha pek çok acı, keder, ihanet ve kayıp olacak sınavların ilkinden aldığım dersle, kendimi huzurlu, mutlu, güzel günlerin kollarına attım.
O günden beri izliyorum. İnsanları, aşkları, ilişkileri, davranışları ve kendimi.. Çok daha kötülerine de şahit oldum, duydum, dinledim, paylaştım. Ve gördüm ki, bildiklerim öğrenmem gerekenlerin milyonda biri kadar ama azimliyim.
Öğrendiklerimi başkalarına anlatma telaşımı da koyup cebime, yaşam maceramda hızla yürümeye devam ediyorum. Ancak şu bir gerçek ki, tecrübelerimin gözümün kenarında oyduğu kırışıklar gibi, ruhumdaki o büyük damgayı da hep üstümde taşıyorum…
Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk & İlişkiler Editörü
candan.unal@yuksektopuklar.net
*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.