İlk anda var olan özgüvenin yerini endişe almıştı. Bıyık altı tebessümün içinde, seni beğenmeyeceğim korkusu gizleniyordu. Yine çevirdim kafamı, bir daha döndüğüm anı bekle ve heyecanlan diye! İyi de, sen kimdin? Oturduğun yerden boyun, tipin belli olmuyordu. Zaten gözlerinden başka bir yere de bakmamıştım. İşte, o andan sonra bir oyun başlattım içimde, seninle, sana karşı, garip bir flört yaşayacaktık. Her kadının içinde saklı duran o yanım, ortaya çıkmıştı.

Bir daha baktım ve bu sefer baktığımı da gör istedim. Yüzünü inceledim, görebildiğim kadarıyla tipini, kıyafetini ve ayakkabını kapatan masaya sinir oldum. Acaba ne giymiştin? Yine kaçırdım bakışlarımı, artık aklımda sana dair düşünceler uçuşuyordu. Burcu ne? Boyu kaç acaba? Biraz zayıf ama…

Yüzün asılmıştı. Seni beğenmediğimi düşündüğün o kadar belliydi ki! Gülümsedim, gözlerin ışıldadı. İlk an gördüğüm cesaretin geri gelmişti. Aklından geçenleri biliyordum. Yanıma gelmek istiyordun ve ne söyleyeceğini henüz bulamamıştın. “Şöyle desem olmaz, böyle desem, ya terslerse, rezil oluruz…” Sonunda geldin. Bakıştık öylece, senden tek kelime çıkmamıştı. “Efendim?” dedim, “hiç, ben bu gözler yakından da bu kadar güzel görünüyor mu diye bakmaya gelmiştim!”dedin. Tebessüm ettim. Eminim, bu cümle düşündüklerinden biri değildi ve seni bir zampara gibi göstermişti. Hüsrana uğradım. Sen de fark etmiş olmalısın ki, “sakın yanlış anlamayın, yılışık bir adam gibi algılamayın, aslında bunu söylemeyecektim ama ağzımdan bunlar çıktı. Gözlerinizin içinde kayboldum” dedin. Sustum!

Saniyeler içinde bir hikaye belirdi gözlerimin önünde. Önce telefon numaramı isteyecektin. Ardından gecenin geç saatlerinde hoş bir mesaj atacaktın. Ertesi gün buluşmak için arayacaktın. İlk yemekte çok zarif davranacaktın. Güzel giyinecek, tıraş olacak, mis gibi kokacaktın. Sigaramı yakacaktın, arabanın kapısını açacaktın, otururken sandalyemi tutacaktın. İlk sevişmemize kadar güzel gidecekti her şey. Saat başı mesajlar gelecekti, hatta ben uyanmadan “günaydın” yazacaktın. Kalkınca okuyup, çocuk gibi sevinmemi bekleyecektin. Artık cümlelerimiz “aşkım” diye başlayacaktı. Sinemaya, yemeğe, eve gidişlerimizin bir ritüele dönüştüğü günlerin içinde bir gün, tartışacaktık. İlk telefonu açıp özür dileyen mağlup sayılacaktı. Başka bahanelerle barışacaktık. Sonra yine aynı senaryo, aynı döngüler, buluşup, sevişip, yemek yiyip, uyuyacaktık. Artık parfüm kokmayacaktık. Horlamak, dağınık saçla dolaşmak, osurmak sıradan sayılacaktı. Benim özensiz gittiğim bir Pazar kahvaltısında, sen yanımızdaki kızlara bakacaktın. Adım kıskanca çıkacaktı. Mecbur gibi aynı evi paylaşmaya başlayacaktık. Sen özgürlüğün elden gitti diye arkadaşlarına serzenişte bulunacaktın, eve içkili gelip beni ihmal etmeye başladığın gecelerde. Ben artık sevişmiyoruz diye sızlanacaktım kızlara, yeni sevgili bulan ateşli geceler geçiren dostlar üzülerek bakacaklardı.

Başka bahanelerle kavga edecektik. Gerçek sorunlar konuşulmadan, özellikle üstü açılmadan tartışacaktık, ne olsa birçok sudan bahanemiz de birikmiş olacaktı. Sonunda bir mesaj gelecekti cep telefonuna, sen banyodayken merakıma yenilip bakacaktım. Benim de aklımı çelen birileri olacaktı belki uzaktan, ihaneti bu ilişkiye yakıştırmadığım için sadece içimde kalacaktı. Büyük kavgaların ardından uzun küslüklerle, belki bir kere daha deneyecektik, sonuçta ayrılacaktık.

Bir saniyede hepsi gözümün önünden geçti. Telefonumu istedin biraz utanarak, “kusura bakmayın, veremem” dedim. Kırıldın, gittin. Başımı çevirdim. Artık oraya bakmıyordum. Oyunumuz bitti. Oysa daha birkaç gün önce karar vermiştim, yeni yıla yeni bir aşk istemiştim. Korkularıma, geçmişime yenik düşmüştüm. Cesaretime ne olmuştu? Çok üstüne düşmedim, ya gerçekten bu film çok tanıdık gelmişti, ya ben aşkın gelişini tanımamıştım. Sonra fark ettim, sen benim ayaklarımı yerden kesememiştin, yoksa ben…..


Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk ve İlişkiler Editörü
Candan.unal@yuksektopuklar.net

*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.