Deri koltukların altında bizim klasik halılar güzel durmuyordu. Ama bir yapmışlar, helal olsun. Deriyi çok sevmem ben. Kullanımı zor. Milat, kumaş koltukları bile ne hale getiriyor. İç güdüsel olarak tırnaklarını geçiriyor hayvan, yapma diyemezsin.

Eve yeni koltuk alırken öyle canımın istediği şeyi alamıyorum. Mutlaka kumaşına bakıyorum. İplikleri dışarı çıkıyor çünkü tırnaklanmaktan, o dışarı sarkan kısmı kesince makasla, görüntüsü bozulmayacak bir kumaş olması gerekiyor. Bu yüzden kendi içinde kırçıllı kumaşları tercih ediyorum. Yani evde ben değil, Milat oturuyor aslında. Ama deri koltuğun görüntüsü güzel. Uyumak için bile koltuk kullanan birine, başarılı bir seçim olmasa da. Hele yazın yapışıp kalırsınız. Soğuk bir havası var. Yuva görüntüsünden çok, burası modern, yenilikçi ve son moda deyimle “cool” birinin evidir izlenimi veriyor. Ben evimde yuva dokusu severim. Tüller uçuşmalı camı açınca. Örtüler olmalı renkli. Mutlaka biraz da dağınık olmalı. Yaşanmışlık, içinde insan var duygusu olmalı. Mutlaka bir kahve fincanı içilip kalmış olmalı kitabımın yanında. Ya da kül tablasında içilmiş bir sigara.

İnsanlar gibi olmalı evim. Kusursuz değil ama şık. İlk baktığında değil de, içinde yaşadıkça tadına varılmalı. Evler bize benzer. Canımızın istediği gibi yerleşemeyiz. Duvar kısa kalır uymaz dolap oraya. Ya da yatak kapının karşısında kalır mecburen. Öyle bir kiriş vardır ki odanın ortasında hiçbir şey yerleştiremezsiniz. Ev değişmez. Kırıp dökmek lazım ancak. İnsanlar gibi, burnunuzu beğenmiyorsanız gidip kırdırtmanız gerekir.

Yaşadığınız veya yaşayacağınız evi seçerken en önemli nokta evi ilk gördüğünüz andır. Emlakçı kapıyı açar, o an işte bu dersiniz. Odaları dolaştıkça şurası biraz küçük ama napalım, banyosu iyi. Salonu L şeklinde ama mutfak muhteşem. Ve o daireyi tutarsınız. En zor kısmı taşınmak ve yerleşmektir. Koltuk orada güzel durmaz. Masa öteki yanda büyük kalır. Ne uzun ve yorucu uğraştır. Aslında yeni eve yerleşmek gerçekte 1 ay kadar sürer. Her şeyin yerini bulması, değişiklikler, eksiklerin giderilmesi. Düzen kurulduktan sonra ise sıkıntılar başlar. Üst kattan banyoya su akar, duvarların çok ince olduğunu öğrenirsiniz, ev sahibi kirayı gününden önce ister, meğer ne meraklı komşularınız varmış gibi….

Satın alın ya da kiralayın, bir ev ancak içinde yaşamaya başladıktan sonra kendini belli eder. Ya uyum sağlarsınız, ya değiştirirsiniz. Bu da para, zaman ve emek kaybı demektir. Kiradaysanız yine bir derece ama satın aldıysanız daha da zordur çıkmak. İlişkiler gibi, aşk gibi. İlk gördüğünüzde işte bu dersiniz ama yüreğinizin koltuğu, karşı tarafın camının önünde o kadar da iyi durmayabilir. Maalesef evler gibi aşkların da içinde yaşamadan anlaşılması zor. Ya evinizi olduğu gibi sevin, ya da duvarları kırın, hiçbiri işe yaramazsa, taşının…..

Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk Editörü
candan.unal@yuksektopuklar.net