Ama önemli olan, bu meselenin bir başlık halinde konuşuluyor olması. Tam anlaşılmasa da, özünü ve kendini anlama konusunda, insanoğlunun attığı önemli bir adım. Hac yolunda topal karıncayız bir kısmımız belki. Olsun niyetlenmek en önemlisi. Çünkü bir şeyi tam anlayabilmek için, önce ona dönüşmek gerekli, değil mi?
Varoluş sebebimizi ya da hayat amacımızı netleştiren kaç kişiyiz acaba? Aramızda kaç kişi, “ Neden buradayım?” sorusuna, ne kadar net cevap verebiliyor? Aslında o nedeni bulduğumuzda, “kendini gerçekleştirmek” denilen aydınlanmayı ve bunun getirdiği rahatlamayı yaşayacağız, kim bilir?
Düşünüyorum da; hayat yollarımız içinde, zaman zaman var oluş sebeplerimizi farklı algılıyor olabilir miyiz? Başka bir bakış açısıyla ise, yaşadıklarımız bu amacı bulmak için başımıza geliyor olabilir mi?
Şimdi bakıyorum hayata, tam olduğum yerden ve soruyorum kendime: “Varoluş sebebimiz nedir? Mutlaka çok süslü, ağır ve büyük anlamlar mı olmalı acaba? Edison’un ampulü buluşu ile dünyamızı aydınlatması ya da Mozart’ın yazdığı muhteşem müzikle hala ruhumuzu besliyor olması gibi…
Hayat amaçlarının önemli ve önemsizi olmamalı. Her varlık, çok önemli bir yer ve değere sahip çünkü. Benim hayat amacım ne? Mesela, sadece “B planı olmak” olabilir mi?” Belki de…
Hayat böyle işliyor. Hep bir B planı gönderiyor. Son anda açılan paraşüt gibi, ya da tam tökezlerken tutunulan el gibi… Ben bu elim işte, belki de…
Boks maçında molalarda içilen suyum ya da aralarda sallanan havluyum, yarılan kaşın kanamasını önleyen ilacım. Çok faydalı ve olmazsa olmaz. Zorlu boks maçının devamı için elzem, nefes aldıran, güç veren…
Ama ana hikâye başka, bambaşka. Ana hikâyenin gerçekleşmesini sağlayan yardımcı, ama çok önemli bir anım. Kaderin döndüğü köşeyim. İşte o, çok önemli saniyeyim.
Bazen sığınılan liman, bazen tehlikeyi önleyen kırmızı ışığım. Kimi zaman yol gösteren levhayım, “Sola ya da sağa dön!” diyen.
Bazen de, kaybolunca yol tarifi alınan mahalle bakkalı benim. Bir deniz feneriyim, gemicilere karanlık gecelerde yol gösteren. Heybetli, parlak, dik, yalnız… Çok uzun bir yolculuktaki, kısacık bir molayım. Gitmek için gelinen… Ama dinlendiren, rahatlatan.
Olamaz mı?
Figen Bıyık – Yüksek Topuklar
figen@yuksektopuklar.net