Hani çekince size doğru gelenlerden. Burçin’i bir gece önceden arayarak beynini yeme yöntemiyle kandırdım, öğlen buluşuldu ve İkea’nın yolu tutuldu.
Aslında çok dil dökmeme de gerek kalmadı. O gezmeye dünden teşne. Hatta çoğu zaman “kalk kızım biraz çıkıp dolaşalım, hava alalım” dediğinde; poposunu kaldırmaya üşenen de benim. O gün pek hevesliyim nedense. Güzel uyanmışım, enerjim yerinde. Haldır haldır sürtelim, İkea senin, Carrefour benim gezelim düşüncesindeyim. Ayna bahane, zaten fiyat araştırması yapıyoruz.
Neyse, gittik, ilk katı dolaşıyoruz. Burçin, diğer erkeklere benzemez, istediğin kadar gezip alış veriş yapabilirsin yanında. Hatta akıl sorduğunda zevkli cevaplar veren de bir adamdır. Ne olsa sanatçı ruhu! O yüzden hiç kasmadan, gönlümüzce dolaşıyoruz. Tam koltukların olduğu bölüme gelmiştik ki, önümüzden bir şey geçti. Ama ona sadece “ŞEY” deniliyor. Bu nasıl hoş bir adamdır? Kalmışım. Burçin’e döndüm, “gördün mü?” dedim. O bile erkek olarak onayladı. Adamdan gözümü alamıyorum. Büyük ihtimalle mimar olduğunu düşünüyorum. Saç kesimi, giyimi gibi ipuçlarından yola çıktım. Elinde metre, kağıt, kalem. Adamcağızın haberi yok elbette, o işiyle meşgul.
“Bırak beni gideceğim” diyorum. Burçin, “manyaklaşma kızım yürü” diyor. En sonunda bıktı. “Git hadi bakalım, git de, ne diyeceksin adama, sizi gördüm, bayıldım, ne olur bir kere öpebilir miyim mi diyeceksin?” Ben o kısmı düşünmemiştim ki. Ama anında buldum cevabı. Adama yaklaşıp, “Pardon beyefendi, bir şey sorabilir miyim? Acaba sizi de mi Allah yarattı?” demek geldi aklıma. Tabi, bu konuşmanın üzerine kahkahaya boğulduk. Olayın suyu çıktı. Konu nerelere gitti. Kafayı bir çevirdim ki gidiyor. Burçin’in koluna yapıştım. Gidiyor diye çekiştiriyorum. O da bu arada bir koltuk beğenmiş, yetkiliye soru soruyor. Oğlum yürüsene, gitti adam. Öyle, böyle derken kaybettik tabii adamı. Bir daha da ne kafeteryada, ne otoparkta izine rastlamadık. Ama o zamandan beri, “sizi de mi Allah yarattı abi” kaldı, adamın ismi. Yazının içinde kısaca S.A.Y.A. olarak geçecek.
Gezmekten yorulup, kahve molası verdiğimizde; Burçin çok doğru bir tespitte bulundu. “Yıllardır dostuz, ilk defa bir adam için böyle bir tepki gösterdin” dedi. Düşündüm. Evet! S.A.Y.A. hoş biriydi ama ona benzer bir dolu adam vardı etrafta. Yanlış, yok. Bu sefer bunun tartışmasına başladık. Benim tezim kadınların gittikçe güzelleştiği, hele yeni neslin çok daha bakımlı ve hoş olduğu. Bunun tam tersi olarak, erkeklerin ise çirkinleştiği. O bir erkek olarak bunu kabul etmedi elbette. S.A.Y.A. da bakarsan ilah değildi, ancak kendiliğinden oluşmuş bir karizması, güzel bir yüzü ve adını koyamadığım çekici bir duruşu vardı. Adam ya da kadın, çok yakışıklı/ güzel olabiliyor ama enerjisi eksik oluyor. Albenisiz, sadece güzel. Çok yakışıklı oluyor ama bakınca anlıyorsun ki o kafanın içinde beyin yok. S.A.Y.A’nin bu detayları da üstünde duruyordu, ondan etkilendim herhalde. Kadınlar ve erkeklerle ilgili tezime çok aklı yatmadı Burçin’in. “Peki, gel o zaman caddeye (Bağdat Caddesi) inelim, duruma bakalım” dedim.
İndik, kaldırım kenarında masası olan bir yere oturduk. Elimizde kağıt kalem, beğendiğimiz tiplere çizik atıyoruz. Kızlar, erkekler, hava güzel herkes sokakta. İlaç niyetine bir adet benim haneme çizgi çektik. O da, tamam ya erkek dediğin budur anlamında değil, eh işte, yani… Onun hanesinde ise nerdeyse yer kalmamıştı. Tezim doğrulandı ancak durum acıklı.
Sonuçta, “sizi de mi Allah yarattı abiyi” kaybettik. Eğer o an, bir cesaret gelseydi de, ben adama gidip bu soruyu sorsaydım, ne cevap verirdi diye düşünürüm bazen? Gülerdi önce sanırım, sonra da deli kadının biri olduğuma inanırdı. Benim o saatten sonra yok ben aslında vallahi öyleyim, böyleyim dememin bir faydası olmazdı. Ya da adam beni inanılmaz fütursuz, ar damarı çatlamış, adi bir kadın olarak da görebilirdi. Bu sorunun cevabını hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Ama olur da bu yazıyı okursa……..
Tanrı’yı Güldürmek İstiyorsanız.. yazısını okumak için buraya tıklayın!
Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk Editörü
Candan.unal@yuksektopuklar.net