Önce güzel bir yemek yedik. Dedikodular masada uçuşuyor tabii. Onun yeni sevgilisi, ötekinin kocası, diğerinin yenisi, kocalar, aşklar, işler, yaşam, hayatın zorlukları, aklınıza ne geliyorsa masada salata niyetine.

Yemekten sonra, müzikli yer arayışı başladı. Benim çalıştığım bara gitmeye karar verdik. Dün akşam Özlem çıkıyordu sahneye, hem eğleniriz, hem rahat otururuz. Kimse rahatsız etmeden istediğin gibi eğlenebilirsin, Şımarık Bar bu yüzden ilk tercih. Neyse, aradım, rezervasyonu yaptırdım, gittik, oturduk.

Hem müzik dinleyip, hem sohbet ediyoruz. Kızlar rahat tabii, onlar vuruyor şişenin dibine, nasılsa ben varım yanlarında, sıfır alkollü, arabayı ben kullanıyorum, onlar sarhoş olabilir. Eh, azıcık da güçlü kadınım, çok dökülen olursa, sırtıma alır taşırım. Ertesi gün, bununla ilgili tüm cezaları veririm, o ayrı!

Neyse, gecenin ilerleyen saatlerinde kızlar dans ederken (ben hanım ağayım ya, kalkıp oynamam) kara yağız, yakışıklı, boylu poslu, güzel giyimli bir adam kızlardan birine yaklaştı. Tam garsonlara işaret edecektim ki, baktım tokalaşıp, gülümsüyorlar. Tamam dedim, sorun yok, demek ki tanışıyorlarmış. 5 dakika ayak üstü konuştular, bizimki yüzünde hafif şaşkın bir gülümseme ile geliyor. Oturdu yanıma, kim olduğunu sorduğumda, hatırlamadığını, yüzünün yabancı gelmediğini ama nerden tanıdığını çıkaramadığını söyledi.

Buraya kadar bir sorun yok. Ancak biz kapanmış, müzik gürültüsü yüzünden birbirimize hafif bağırarak dert anlatırken, fark etmedik. Meğer adam yanımıza gelmiş, tam arkamızda duruyormuş. Bütün konuştuğumuzu duymuş. Şöyle bir cümle barın ortasında yankılandı.“Yattık ulan seninle!” Bu ses normalde duyulmazdı, tam o sırada şarkı bitmemiş olsaydı.Şarkının bitimi ile seyircilerin ellerini kaldırıp alkışlamaya hazırlandıkları o birkaç saniyelik boşluk anına tesadüfen giren bu cümle, sessizlikte bomba etkisi gösterdi.

Bütün müşteriler alkışı falan bıraktı, bize bakmaya başladı. İçimden vallahi ben değil, onlar yatmışlar diye feryat etmek geldiyse de, yapamadım. Adamın da bu kadar insana duyurmak gibi bir derdi yoktu elbette. Müzik ve biraz kızgınlık yüzünden yüksek sesle söylenmişti. Allahtan sahne insanları böyle durumlara hazırlıklıdırlar, hemen diğer şarkıya girdiler. O saatte kimse içeride ayık olmadığı için, kafalar tekrar sahneye yöneldi ve biz yırttık. En azından ben öyle sanıyorum. Adam gitti. Ben güleyim mi, ağlayayım mı, bilemedim.

Döndüm bizimkine, “gerçekten yattığın bir adamı unutmuş olamazsın değil mi?” Yüzündeki ifadeden hala hatırlamadığını anladım. Güldüm. Bu konu önümüzdeki birkaç yıl boyunca aramızda makara yapılacak konu başlığı sıralamasına girmişti. Bu arada kızların geri kalanı da yanımıza gelmiş ve sorguya çekmeye başlamışlardı.

Gece bir şekilde bitti. Hepimiz evlerimize döndük. Ertesi gün uzun kahkahalarla dolu telefon konuşmaları ve gecenin dedikoduları yapıldı. Benim içimde hafif bir burukluk kalmadı dersem yalan olur. Gerçekten yattığın bir adamı unutmak mümkün mü? Eleştirmek benim işim değil. Hele benim gibi, balık hafızalı ve çabuk unutan birisinin eleştirmesi doğru olmaz. Ama insan düşününce gerçekten traji-komik, belki düşününce bulamazsın ama adam karşına gelince bile hatırlayamamak çok kötü olmalı. Bu hikayede gülünür mü, ağlanır mı bilemem ama ben en çok adama üzüldüm. Onun yerine koydum kendimi, birlikte olduğun bir kadın seni hatırlamadıysa, ya çok salak, ya Alzheimer, ya listesi fazla kalabalık; bunların hiçbiri değilse, hatırlanmaya değecek bir gece yaşanmamış demektir. Ve sanırım adamın bu kadar üzülmesi, son söylediğime denk gelir…..

Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk ve İlişkiler Editörü
Candan.unal@yuksektopuklar.net

*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.