İki kız, pek bir eğlendik. Vallahi adilik etmek için yazmıyorum, hepiniz adına eğlendiğime inanabilirsiniz, hatta 2 koca bardak kırmızı şarap içtiğimi de söylersem, okuyucularım bilir, içkiyle pek aram yoktur, ne kadar güzel bir gece geçirdiğimi anlarsınız. ( Sağ ol Aslı! Bu davet gerçekten bütün haftanın yorgunluğunu attırdı)
Elbette, eğlenirken de iş düşünen bu çılgın aşk editörünüz (bu lafa sinir olanlara inat, sürekli söylemeye başladım) orada kendine konu çıkartacak birkaç olay buldu.
Önce Serdar’ a taktım kafayı, söylediği birkaç cümleyi aklıma yazdım. 40 yaşındaymış ama 18 yaşında sevgilisi varmış. Eee yani? Bu durumda bizim madalya mı takmamız gerekiyor, tabiri caizse “çıtır” sevgili yaptı diye? 38 yaşında bir kız arkadaşı olsaydı, gerine gerine sahneden söyleyecek miydi diye düşünmeden edemedim. Buradan çıkarmamız gereken sonuç ne olmalı? Serdar çok karizmatik bir adam, kaç yaşında hala gencecik kızlarla birlikte oluyor mu? Bunu üstüne bastırarak sahneden birkaç kere tekrar edince, kafama takılıyor tabii ki! Zaten, kaç yaşında biriyle uyuduğundan bize ne? Biz geldik, sen şarkı söyle, biz azalım, oynayalım, arada slow şarkılar çal, duygusallaşalım diye, yoksa benim çok mu umurumda Serdar’ın sevgilisi?
Geçelim Serdar’ı, bu erkeklerin genç kadınla birlikte olunca yaşadıkları saçma egonun altında ne var ona bakalım. Erkekler büyük ihtimalle yorum yazarlar, cevabı onlardan alırız diye tahmin ediyorum. Acaba bu yüksek egonun altında yatan fikir, “kaç yaşında adamım hala gencecik, cinselliğin doruğunda genç kızları mutlu edebiliyorum” olabilir mi? Düşünce buysa, hata bulmak mümkün. 18 yaşlarında bir genç kızı ruhsal ve bedenen mutlu etmekten kolay ne var? Ruhu ve beyni zaten çocukla, kadın arasında bir yerlerde. Daha vücudunu, kadınlığını, cinselliğini bile tam olarak keşfedememiş bir genç hanımı tatmin etmek fazlaca kolay. Aşkı ve cinselliği yaşamış, cinsel kimliğini, zevklerini oturtmuş, üstelik o yaşlardaki kızlardan daha fazla cinsel ihtiyacı da olabilen 35 yaş ve sonrası bir kadını mutlu edebiliyorsan, kalk onunla övün. Aslında onunla da övünme, bir erkek olarak, sen üstüne düşeni yap, kadın da gerekeni yapsın, birlikte mutlu olun. Aşk ve sevişmek ortak paylaşım üzerine kuruludur. Kim kime neyin havasını atmak ister ki? Benim bu konuda çenem çok düşebilir, yazının sayfalar sürmesinden korkuyorum. Konuyu burada keseyim. Heeyyyytttt! Zaten alkollüyüm, 2 bardak şarap da içmişim, benden kralı yok şu anda vallahi! Hem daha yakınımda yaşanan olayları yazacağım, yer kalsın.
Efendim, bizim masanın hemen önündeki masaya 2 bayan geldi. Onların yanında da bir uzun masa, 8 kişilerdi sanırım, iki adam hariç, diğerleri damlı gelmiş. Ya bu dam kelimesine de çok takılırım. Barların girişinde de yazar ya, damsız girilmez diye, ne sinir bozucu, neden bize dam diyorlar? Benim hiç çatıya benzer bir halim var mı? Ben bunu bir araştırayım da, nerden geliyormuş bu dam işi, sonra ahkam keserim. Şimdi, bilmeden konuşmayayım. Neyse, kızlar kalktılar yerlerinde oynuyorlar. Kimseye de baktıkları yok. Oh! Gelmişler, eğleniyorlar. Kızın hemen arkasında oturan bekar arkadaş, şöyle bir dönüp baktı kıza, sonra döndü yanındaki diğer bekar arkadaşa, bu sefer birlikte süzmeye başladılar kızcağızı. Ayaktan boyna kadar uzun bir göz incelemesinden geçtiğinin farkında olmayan kız, doğal olarak oynamaya devam etti. Adam baktı ki boynu tutulacak, vazgeçti, önce bize döndü, biz açı olarak daha rahat kesebileceği bir yerdeyiz ancak bakışları benden geçmedi tabii. Böyle aptal çapkınlıklardan hiç hoşlanmam. Bu aranan erkek ifadesini gözümüze soktuklarında da iyice sinir olurum. Hemen yüzümde bir domuz ifadesi oluşur. Bu ifade ve bakışlar sebebiyle, karşıdan gelen bakış ve sırıtma, duvara çapmış gibi hızla bakan arkadaşa geri döner. Arkadaşın beynine bir sinyal gider, bu sinyalde alt yazı olarak şu geçer: “ Önüne bak, kırmayayım kafanı, şurada gelmiş iki kadın oturuyoruz hanım hanımcık, canımı sıkma!” Başka hiçbir şeyi anlamayan erkekler, bu mesajı gayet net anlayarak, korku ve dehşetle kafalarını çevirirler. Aynen öyle olmasını bekledim ama olmadı. Beni geçemedi, bu sefer Aslı’ya bakmaya başladı. O farkında bile değil, eller havaya yapıyor. Baktı ki arkadaş, bizden hayır yok, civar köylerdeki bayan arkadaşlara yöneldi. Sonuçta hiçbir şey yapamadan, baktığıyla kaldı elbette. Ancak insan merak ediyor, bu adamın hiç mi kendine özgü bir tarzı, beğenisi, stili yok? Yahu, baktığı kadınların hepsi birbirinden farklı yaş, boy, kilo, renk ve tipe sahipler. İnsanın en azından bir ortalaması olur. Bu kalender meşreplik, bir erkeğin üzerinde ne kadar iğrenç duruyor farkında değiller herhalde? Sonunda kalktılar. Tam yanımızdan geçerlerken, kafamı çevirdim, Aslı’ya şarkı söyledim: “ Elimde kaldı yazık, çiçeklerimle mendil……” Tabii her zamanki gibi, anlayana….
Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk ve İlişkiler Editörü
Candan.unal@yuksektopuklar.net
*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.