Uzun yıllar boyunca sevdim seni, öyle böyle değil, çok sevdim… Şimdi düşününce sebebini bulabiliyorum ama o aklımla sevdim işte! Çünkü bilinenin aksine sevmek kalp değil beyin işidir.
Seni beklediğim o uzun geceleri düşündüm. Hani senin, kimin kollarında olduğunun belli olmadığı geceleri… Her seferinde bana ihanet ettiğini bildiğim ama sırf kendime bunu yediremediğim için, söylediğin bütün yalanlara inandığım gecelerin sabahlarında, seni affetmek için nasıl uğraştığımı düşündüm.
Sana inanmanın neden bu kadar önemli olduğunu bulmaya çalıştım ve seni ne yaparsan yap sevmeye devam etmemin sebebini… Bulamadım!
Gençliğimin gözümün önünden kayıp gidişini o zamanlar göremedim. Aşkın gözü kördür derler ya; aslında aşk aptallık halidir bence! Şuursuz bir yaşam sürecidir. Yoksa aklı yerinde olanın aşkın ardına takılıp bunca hatayı sineye çekmesine aşk körlüğü denmemeli!
Seni anlatırken gözlerim doldu. Özlediğimden falan değil, kendime ağladım biraz. Neden bunları kendime ceza gibi çektirdim diye kızdım; sonra sustum… Seninle ilgili gözyaşlarını yıllar önce kuruttum ben.
Seni beklediğim gecelerde, hani akreple yelkovanın o bitmek bilmez çilesinde kıvranırken ve bir türlü geçmiyorken zaman, elim sürekli telefonda, gözüm kapıdayken yaşadıklarımı hatırladım.
Sokağa giren arabaların motor sesinden bile tahmin eder hale gelmiştim markasını. Ve akşam yemek saatinde başlayan bekleyiş, gecenin ilerleyen saatlerine doğru devam ettiğinde, yorulurdum cama fırlamaktan her kapı sesine.
Gece her yanı sessizlik basardı. Bütün evlerin ışıkları tek tek sönerdi. Herkes sevdiğinin koynunda uykuya dalardı. Ben mahalle bekçisi gibi, tek ışığı yanan ev olarak kalırdım. Her araba sesine cama fırlamaktan ve her asansör hareketini sen sanmaktan yorulup, artık koltuktan kalkmadan sokağı dinlerdim.
Bir araba gelip durduğunda önce kapı sesini dinlerdim. Eğer iki kapı kapandıysa, sen değildin, yerimden kalkmazdım. Tek kapı sesiyle sokakta yankılanan ayak seslerine pür dikkat kesilirdim. Sonra apartman kapısının açılıp asansörün hareket etmesini beklerdim.
Seni beklediğim uzun ve yalnız gecelerde, ben hep içime akıtırdım yaşlarımı, sonra dayanamaz ağlardım. Sonra sana kızardım, öfkeli bir kavgayla sonlanırdı gelişlerin ve ne acı ki; ben yine camın önünde ağlardım. Sen sırtını dönüp mışıl mışıl bir uykuya dalardın….
Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk & İlişkiler Editörü
candan.unal@yuksektopuklar.net
Twitter: @candanunal
Facebook: www.facebook.com/candanunalaskveiliskiler
*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
candan hanım , harika bir yazı
yazınızın içinde kayboldum ve kendimi buldum resmen cok güzel bir yazı olmus yüreğinize saglık..
bir an kendim yasamis gibi oldum.derin ve cok duygu yuklu sozler.bizimle paylasdiginiz icin tesekkurler
yüreğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş ama aşk karşılıklıdır tek taraflı aşk değil acıdır evet aşk kalp işi değil beyin işidir buna inanıyorum ben duygularımla değil mantğımla severim seviyorum….
aşk akıl işi değil demişsiniz ya işte ben ordayım galiba bazen o kadar güçlü ve kararlı bi kadın bazende sinirden öfkeden çatlayacak kendimi hiç istemediğim kadar garip durumlarda gören bir kadın bu nasıl bir aşk halidir hala anlayamadığım ve hala aşık bir kadın… ne garip
cokgüzel ve cok derin bir okadar anlamlı
çünkü sevdim,acılarıda ,aldatılmayıda hep görmezden geldim …tek neden sorgusuz sualsiz sadece onu sevdimmm…
Candan ÜNAL… işte bu isme saygım sonsuz. Mükemmel yazılarınızı okumaktan büyük keyif alıyorum.Her cümlesi adeta ben için yazılmış san ki. Yazılarınızı takip etmeye devam edeceğim, Kaleminiz daim olsun.
süper bir yazı