Bana malzeme lazım, orada mal çok, doğal olarak en zevk aldığım yerler, sanal arkadaşlık siteleri! Gülerim ağlanacak halimize ama her zaman belirttiğim gibi, kendim için bir şey istiyorsam namerdim, hepsi sizler için!!!
Olay şöyle gelişti, ben size yazı yazmaya uğraşırken fark ettim ki, karşımda bir boş word dosyası var. Üstünde tek harf yok. Aklım karışık ve başka yerlerde dolaşıyor. Aklıma kızıyorum, dön gel yerine otur diye ama nerdeee? Söz geçmiyor ki! Biraz mola vermek gerektiğini düşündüm ve daldım bir sanal arkadaşlık sitesinden içeri, zaten birkaç tanesine üyeyim. Başladı mesajlar gelmeye ancak tiplere bakıyorum, kendi kendime kahrediyorum. Buranın kalitesi ne kadar düşmüş, ben de uzun zamandır girmiyorum diye içimden geçirirken, gözüm saate takıldı. Meğer saat sabahın 4.30’u olmuş. Doğal olarak sitede boş gezen ve saz ekibi, ben ve çok şanslıysam uykusu kaçmış birkaç düzgün adam var. O saatte bana şans getirmesi gereken melekler de nöbeti bırakıp uykuya dalmış olduklarından, gelen mesajlar içler acısı. Tam vazgeçtim, çıkmak üzereydim ki, yakışıklı, güzel resim vermiş ve düzgün Türkçe kelimeler kullanan arkadaşın birinden mesaj geldi. Prensip olarak zaten “nbr, slm, naber güzellik” gibi cümlelere cevap vermiyorum. Biraz daha içi dolu masajlardan, deniz yıldızı bulmak derdindeyim.
Neyse, cevap verdim, konuşmaya başladık. “Msn’e geçelim mi?” dedi. Onu da istemiyorum çünkü mesenger’ı cep telefonum gibi görüyorum. Oraya aldığım insanlar ya gerçek hayatta da arkadaşımdır veya iş yaptığım birileridir. Şimdi, elin herifine neden msn veriyorum diye düşünürken, hissetmiş gibi yazdı: “İstemezsen silersin!” Bu da başka bir kötü durum. Silindiğini anlamıyor mu karşındaki? İnsan kendini kötü hisseder yahu! Uğraşacak gücüm yok, kabul ettim.
Saçma ve gereksiz olan tanışma faslını geçtik, hayat ve dünyanın gidişatına doğru bir sohbetin içindeydik ki, kameram olup olmadığını sordu. Kamera kullanmıyorum! Kullanma ihtiyacı hissetmiyorum, ayrıca özel hayatıma tecavüz gibi görüyorum. Şimdi, kamerayı bir kere açarsam, hep açmam istenecek. Be kardeşim, insanın eşref saati var, eşek saati var, belki ben donla oturuyorum evimde. Üstelik o evde donla oturabilme hakkı için para ödüyorum. Sen beni seyredeceksin diye, gidip giyinecek miyim? Çekemem öyle işler! Nedense kameram olmadığına inanmadı, zaten çok da üstüne gitmedi konunun, gitse kapatacağım. Ezan okunmuş, gün ağrıyor, benim de hey heylerim üstümde, her an birine çatabilirim. Konu döndü dolaştı, aşka ve ilişkilere geldi. Ben getirmedim vallahi, aşk mıknatısı var ya içimde, o yüzden bir şekilde geliyor. Zaten gelsin! Gelmezse, yani bana malzeme çıkmazsa, orada bulunmamın manası kalmayacak. Beni en zorlayan sorulardan birisi bu, “neden buradasın, ne arıyorsun” gibi gereksiz sorulara verecek cevabım yok! Var da, doğruyu söyledim birkaç kere, kendilerini kullanılmış hissettiler. Adamların gücüne gidiyor. Malzeme arıyorum, araştırma yapıyorum, gözlemliyorum cevapları onları pek mutlu etmiyor. Mutlaka erkek ve aşk peşinde olduğumu ve bunu bahane olarak kullandığımı düşünüyorlar. Oysa ben, sabah uyanıp bilgisayarının başına geçtiğinde, “Candan bize ne yazmış” diye düşünen okuyucularıma bir şey anlatmak zorundayım. Ne var oysa değil mi, senin de tuzun olsun? Kızıyorlar! Bir de hepsinde aynı tepki, “sakın adımı yazma”! Ne yazıcam senin adını, adından daha önemli şeyler var burda, uyansana!
DEVAMI YAKINDA…!
Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk & İlişkiler Editörü
candan.unal@yuksektopuklar.net
*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.