Kırk yıllık evli çiftlerin nasıl bir ruh halinde yaşadığını bilmiyorum ama heyecanlarının kalmadığını, özlem duymadıklarını ön görebiliyorum. Adnan ve ben de işte, o ne olduğunu tam bilmediğimiz ama kendimizi tam içinde bulduğumuz kırk yıllık evli çift sendromunu yaşıyoruz. Adnan’la hiçbir konuda tartışmıyoruz, kıskançlık krizleri yaşamıyoruz, birbirimizi yanlış anlamıyoruz, sevişmiyoruz, gündelik konular dışında konuşmuyoruz ama anlamını çözemediğim bir şekilde ilişkimize devam ediyoruz.
Bir zamanlar Adnan’ı özlediğime, kalbimin kuş gibi kanat çırptığına, güzel görünmek için saatlerce hazırlandığıma, her bir sözüme dikkat ettiğime, mutlu etmek için çabaladığıma, gözlerime güzel göründüğüne inanamıyorum! Geceler boyunca seviştiğimize, güne başlarken birlikte oluşumuza gülümsediğimize, Peri masallarından çalınmış anlar yaşadığımıza da inanamıyorum!
Adnan ve beni, uzaktan izlediğimde aklıma sadece bir kelime geliyor: Her neyse… Evet, işte böyleyim: bir şeyden rahatsız mı oluyorum, dilimin ucuna geliyor ama tam söyleyecekken vazgeçiyorum, “her neyse” diyorum. Adnan’ı hayatımda istemediğimi söyleyecek oluyorum vazgeçiyorum, “her neyse” diyorum. O’na dokunmak içimden gelmiyor, özlediğimi hissetmiyorum, sevişmek istemiyorum, O’nu aramak içimden gelmiyor, O’na güzel görünmek istemiyorum… İstemiyorum, hiçbir şey eskisi gibi değil ama işte söyleyemiyorum, her bir cümlemin önüne bir kelimeden oluşmuş barikat var: her neyse!
Kalbime yakın arkadaşım, üç ay aradan sonra görüşmüş olsak bile önceki gün yanındaymışım gibi hissettiğim Ozim şöyle diyor: “hiçbir şey yapmayan insan, hata yapmayan insandır.” Ruhumu korkaklığa sattığım, parmağımın ucunu kıpırdatma güç bulamadığım anlarda, bu sözü;bir filozoftan gelmişçesine kucaklıyorum. Klişeye dönüşmüş “zaman her şeyin ilacı”, “su akar yatağını bulur” gibi aforizmalarla cesaretsizliğimi besliyorum, “kaderimde ne varsa onu yaşarım” diyerek bir köşede bekliyorum.
Kendimi sorguluyorum: aşka dair hiçbir emarenin kalmadığı bu ilişkiye neden devam ediyorum? Adnan’ı terk etmeye cesaretim yok diyelim, O beni terk etsin diye mi bekliyorum? Yaşımın otuzu geçmesi nedeniyle evlilik telaşına kapıldım da Adnan’ı münasip bir eş olarak mı görüyorum? Hani hiç olmazsa evlenirim, zaten aramızda bir sorun da yok diyerek sözü açıldığında küçümsediğim evlilik programlarındaki kadınlar gibi mi düşünüyorum? Eğer Adnan’la ayrılırsak koşa koşa Cihan’ın kapısına gideceğimi hissettiğim için mi bu renksiz, mantık ilişkinin korumasına ihtiyaç duyuyorum?
Arkamdan, “bak bu ilişkisini de yürütemedi, evlenemedi, huysuz kadın!” demesinler diye mi Adnan’la birlikte olmaya devam ediyorum? Hissettiklerimin, hissedemediklerimin hiç önemi yok mu? Benim değerim yok mu? “Hiçbir şey yapmayan insan, hata yapmayan insandır.” sözüne sığınıp öylece beklersem; her şeyin kendiliğinden yoluna gireceğini, hata yapmadan, kimsenin canını yakmadan bu durumdan sıyrılacağımı mı düşünüyorum? Peki, benim yanan canımı kimin iyileştirmesini bekliyorum? Sorular arasında boğuluyorum, nefes alamıyorum.
Feraye Demir
Yüksek Topuklar – Köşe Yazarı
ferayedemir@gmail.com
bakıyorum kendime sevemem ben öyle kimseyi sevdiğim kadar sigara içmeyi, almıyor kalbim suç benim mi? sığdıramıyrum işte sevgileri,huzursuz oluyorum ve boğuluyorum.kendime sırt çevirdim,gözlerimi kapayıp olup bitsin diyorum her şey fakat ben şarkılarda bile inanmam aşka,yalnızım çok yalnız…
Belki de hepimiz zaman zaman aynı şeyleri yaşıyoruz.Ama anlatamıyoruz.Kabulleniyoruz.
buda bogulmakmııı bazen ölmeyi istiyorum insanlar dışarda gördügümüz herşey ne kadarda yalan geliyo bana bazen bi ana baba bile yabancı oluyo insana keşke diorum keşke ama keşkelerde işe yaramıyo kusura bakmayın biz insanlar degilmiyiz herşeyi berbat eden alt üst eden herkesten nefret ediyorum başkada bişey demiorum.
bir ara bryazı yazmıştın ve annen okuyup sitem eetmişti , adnan’da okuyor mu ki ? yüzne deseydin okuyunca daha az ırılabilridi … herkes evlnemke yada aşık olmak zorunda değil , içten değilse bu duygular yalnız kal dah iyi. mutsuz bir şey yaşamkatnsa ,yanlış erkekle olmaktansa tek başıma ölmeyi tercih edebilirm
sorumluluk alamayanlar,hep yalnızlıklarının arkasına sıgınırlar.herseyden korkar ve hep gerı adım atarlar mutlu olmak ıcın hep bırılerının bızı durtmesını bızım ıcın bırseyler yapmasını beklerız. herkes kendı hayatının sorumlulugunu almalı mutlulugu once kendınde aramalı.
sen, adnan mı soktu bu kavonoza? izin vererek sence kim hata yaptıı?