Kendimizi kandırmayalım: Türk kadını olarak, bir kısmımız basen, bir kısmımız ayva göbeği olarak dünyaya geldik. Yediklerimizi sürekli kontrol etmek ya da spor yapıp aldığımız, verdiğimiz kalori arasında denge kurmaya çalışarak yaşamaktayız ömrümüzü. Peki, bu hep böyle mi sürecek?
Sağlıklı yaşamanın peşinde bir tavşanım
Şu kadar günde, şu kadar kilo verin diyetleri size neyi tembihler, sonunda ne fayda sağlar bilemiyorum. Ancak hayatının neredeyse büyük bir bölümünü spor ve sağlıklı beslenmenin bin bir yöntemi arasında geçiren bir tavşanı dinlemek isterseniz, birkaç tüyom var elbette… Hem de kibrit kutusu tariflere boğulmadan!
Sibel Can diyetlerine umut bağlamıştım
14 yaşında 38 bedene çıkmış biri olarak, sanırım uzun zaman her yöntemi denedim. Sibel Can diyetlerine pazartesileri başlayıp, pazara gelmeden kendimi buzdolabından aldığım abur cuburlar eşliğinde televizyon karşısında bulurdum. O zaman fark ettim: hiçbir diyet sonsuza kadar süremezdi ve insanlara yasaklar koymak hiçbir şeyin çözümü değildi.
Suçluluk duygusuyla yaşayacak değilim
Diyetlerin insanlara verdiği tek şey sanki siz hariç dünyadaki her insanın o diyet listelerini başarılı bir şekilde icra ettiği ancak tek bozanın siz olduğunuz hissiydi ve bu sadece SUÇLULUK duygusu yaratıyordu. Hiçbir diyet listesi sürdürülebilir bir yaşam stili öğretmiyordu, hiçbirinin vaadi hayat tarzınızı değiştirmek değildi, 1 hafta sonrasına sizi zayıflatıp, 2 ay sonra vücudunuza yeni lipitler yani yağ hücreleri eklemekten ibaretti.
Mutlulukla beslenmeyi keşfettim
Türlü denemeler sonunda, suçluluk duymayan beslenmeyi keşfettim. Bu bir diyet listesi veya yemek tarifi içermeyecek, orada anlaşalım… Hatta söylemek istediklerimin hepsini yazsam kocaman bir kitap olacak sanırım ancak ufak ufak gidebiliriz, çünkü yolumuz uzun; sabırla ve sağlam adımlarla yürüyeceğiz.
Küçük değişikliklerin faydasını gördüm
Hayatınızda, bir anda büyük değişikliklerdense küçük değişiklikleri uygulamak her zaman kolaydır ve beslenme düzeninize uzun süreli kısıtlamalar getirmektense kısa vadeli sık kısıtlamalar getirmek daha istikrarlı bir beslenme sağlar.
Peki, şimdi nasılım?
Hayatımda istikrarlı değişimler, beslenme düzenimde yenilikler yaptıktan sonra sağlıklı ve ideal bedenimde yaşamaya başladım. Şimdi, 24 yaşında, 1.63 boyunda ve 48 kilo bir kadın olarak keyifle hayatımı sürdürüyorum. Çünkü ben, mutlulukla beslenmeyi keşfettim.
Beslenmeyi keşfe dönüştürdüm
Ben, dönemsel olarak, alternatif beslenme türlerini deniyorum. Örneğin, 3 ay boyunca haftada 3 gün glütensiz veya çiğ besleniyorum. Yine, bulunduğum dönemin ihtiyacına göre protein diyeti, sebze/meyve suyu diyeti uyguluyorum. Bu sayede hem beslenmenizi çeşitlendiren hem sizi sıkmayan hem de tükettiğiniz yiyeceklerin tadına daha çok varmanızı sağlayan bir keşif yolculuğuna çıkmış oluyorsunuz.
Gökkuşağı üzerinde nasıl formda kalıyorum?
Gökkuşağı üzerinde zayıfladığımı söylemiştim, aslında buna mutluluk veren ve suçluluk duygusu yaratmayan beslenme diyebilirdik; meyve ve sebzelerin renkli görüntüsü bana bunun için ilham verdi. Sebze/meyve suyu günlerimle nasıl formda kaldığımı anlatayım. Söze, “kendimizi kandırmayalım” diye başlamıştım; “gerçekçi olalım” diye devam ediyorum: Vancouver’da yaşamıyoruz ve bir “juice truck”ımız yok ama alternatiflerimiz var… Nelermiş onlar?
Evinizde katı meyve sıkacağı varsa ve yine de benim gibi tembelseniz ve onu temizlemekle uğraşmaktansa gidip abur cubur tüketiyorsanız, biraz daha kolaya kaçabilirsiniz. Çeşitli semtlerde ve alışveriş merkezlerinde artık daha sık taze meyve sıkılan stantlar görüyorum… Hatta Beşiktaş’ta keşfettiğim bir yer, litrelik şişeye gözünüzün önünde istediğiniz meyveleri sıkıp muhteşem bir karışım bile yapıyor. Evime yakın bir alışveriş merkezinde kereviz suyu bile sıktırabiliyorum…
Sebzeli kokteylleri çok sevdim!
Gerçi bana kalsa, nane, elma, kereviz, ıspanak gibi “green juice” tarzı kokteyller hem demir hem de vücudun vitamin ihtiyaçlarını karşılamak için daha uygun olabilir. İlk başlarda vegan günlerimde pişmemiş sebze ne yenebilir ki diye düşünüp başladığım bu sıkılmış sebzeli kokteyller işini o kadar çok sevdim ki, artık sadece “juice day”, yani sebze/meyve suyu günleri yapmaya başladım. Çünkü hem normalde ağzıma sürmeyeceğim sebzeleri, meyve suları ile tatlandırmış bir şekilde tüketiyorum hem de bunu yaparken boşaltım sistemimi yormamış oluyorum.
Neden sebze/meyve kokteylleri içiyorum?
Proteinler yani et, tavuk, balık, yumurta ve süt ürünleri- karbonhidratlardan daha karmaşık bir dizilime sahiptir; insan vücudu bu öğeleri parçalamak için daha fazla enerji ve zaman harcar. Yani vücudunuza aldığınız bir protein, vücudunuzu 4-10 saat arasında bir zaman diliminde terk eder. Bu süreç boyunca da vücudunuz ve sindirim sisteminiz bu ürünleri işleyebilmek için yorulur. Arada bir bedeninize dinlenme zamanı vermek, daha kolay sindirilecek, vücudunuzu yormayacak besinler vermek yenilenmesi ve metabolizmanın şaşırtılması için iyi bir seçenektir.
Sevgiyle beslenme kuralını benimseyin
Sonuçta 2 veya 3 günde bir bu şekilde beslenmek yine yemek istediklerinizi yemenizi engellemez en fazla 24 saat geciktirir. Yine de sevgiyle beslenmek kural olmalı insanın hayatında… “juice day” yapıyorum diye annesinin yaptığı yemekten bir lokmaya hayır dememeli veya diyemediği için suçluluk duymamalı…
Metabolizmanıza hile yapın
Bu arada, azıcık da hile yapabilirsiniz; mesela meyve sularınıza katacağınız, yeşil çay, elma tarçın, zencefil, ıspanak, ananas, goji berry, greyfurt gibi besinler hem sizi daha tok tutabilir hem de metabolizmanızı hızlandırır.
En çok neyi seviyorum?
Kereviz, yeşil elma, bal, Hindistan cevizi karışımı, ıspanak, greyfurt nane, limon, portakal, havuç, elma karışımıyla beraber favorilerim. Hem ne dersiniz? Belki sokaklarda ellerinde şişelerce, gökkuşağı gibi rengârenk sular içerek gezen kadınlar da görürüz. Olamaz mı? Olabilir.
Pınar Kalkancı
Diyet ve spor hakkında merak ettiklerinizi aşağıdaki yorum formuna yazabilir ya da linklerden bana ulaşabilirsiniz.
https://twitter.com/PinarKalkanci
http://ask.fm/pinarkalkanci