“Yüksek Topuklar” kadın sitesi olarak, Meme Kanseri bilinçlendirme ayı boyunca size, özel haberler sunacağımızı bildirmiştik. Bugün, Prof.Dr.Sedat Özkan’dan meme kanserinin, kadınlarda yarattığı olumsuz psikolojik etkiler üzerine bilgiler alıyoruz. Terk edilme, ayrılık gibi korkuların yaşandığı meme kanseri sürecinde neler oluyor, nasıl çözümler uygulamalı; Prof.Dr.Sedat Özkan açıklıyor.
1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ayınedeni ile Humanite Psikiyatri Tıp Merkezi DirektörüProf.Dr.Sedat Özkan Meme Kanseri’nin Psikolojik etkilerini anlattı.Fiziksel hastalıklar içerisinde kanserin özel bir yeri olduğunu söyleyen Prof. Özkan, “Kanser deneyimine genel olarak bakıldığızaman tıbbi-fiziksel bir hastalık olduğu gibi, ruhsal ve psikososyal bileşkeleri yoğun olan bir sorun ile karşılaşılmaktadır” dedi, meme kanserinin ve memenin cerrahi operasyonla alınmasıolan mastektominin, yani organ kaybının kadın psikolojisinde yarattığıetkiyi şu cümlelerle anlattı:
Kadın ruhu meme kanserini nasıl algılar?
Meme kanserine yakalanmak kadın için ciddi bir travma. Seksüel organlarından birini kaybetmek ve yaşanan süreç, kadının bedenine, hayata, sosyal ve ikili ilişkilere ait algısında neleri değiştirir?
Prof.Dr.Sedat Özkan “Kanser deneyimine genel olarak bakıldığızaman tıbbi-fiziksel bir hastalık olduğu gibi, ruhsal ve psikososyal bileşkeleri yoğun olan bir sorun ile karşılaşılmaktadır” dedi, meme kanserinin ve memenin cerrahi operasyonla alınmasıolan mastektominin, yani organ kaybının kadın psikolojisinde yarattığıetkiyi şu cümlelerle anlattı:
“Kanser varoluşa ilişkin sorunlarıgündeme getiren ve hastanın psikolojik dengesinde krize neden olan bir hastalıktır. Kişiye, hastalığın tipine, evresine, psikososyal çevreye göre değişmekle beraber, kanser psikolojik güçlük ve bozukluklara yol açma potansiyeli en yüksek olan hastalık gruplarından biridir. Evrensel bir deneyim olmasına rağmen kanseri sosyo-kültürel faktörlere göre ele almak gerekiyor.
Tedavi yöntemlerindeki değişimlerin sonucunda, meme kanseri ile uğraşan kadın için sosyo-kültürel iklim genişölçüde değişti. 15-20 yıl öncesinde yaşanan problemler ile bugün karşılaşılan problemler farklı. Problemler farklıolabilir ancak eşit derecede zorlayıcıdır. Burada kadının yaşadığıkriz; geleceğe ilişkin belirsizlik, anksiyete, umutsuzluk, çaresizlik ve ölüm korkusu gibi duygusal sorunlarla beraber, beden imajı, cinsellik, ailevi, sosyal ve mesleki yaşamla ilgili sorunlar üzerinde yoğunlaşıyor.
Özgüven olumsuz etkileniyor
Her fiziksel hastalık ve cerrahi girişim gibi mastektomi de kadında zorlanma yaratan ve psikososyal krize yol açan bir durumdur. Mastektomi genel olarak, diğer fiziksel hastalıklarda da görülen psikolojik tepkilere, hastalıkla ilgili endişelere, cerrahi girişimle ilgili narsisistik zedelenmeye, memenin kadınlık ve cinsellik anlamıyla bağlantılıolarak kaygılara yol açma potansiyelindedir. Diğer bir deyişle, mastektomi, ciddi boyutta bir kayıp duygusu yaratır ve kişinin işlevlerini, beden imajını, özgüvenini, kendi vücudunu algılayışını, psikolojik durumunu ve çevre ile ilişkilerini etkiler.”
Terk edilme korkusu yaşanıyor
Çalışmalar, meme kanseri olan kadınların ‘Terk edilme korkusu’nu yoğun şekilde yaşadığınıgösteriyor. Prof. Sedat Özkan da kanser teşhisini takip eden dönemde yaşanabilecek psikolojik sorunlara değindi, kadın ruhunun sürece verdiği tepkileri değerlendirdi.
“Meme kanseri olan kadınlarda en fazla gözlenen kaygıları; yakınlardan ve çevreden ayrılma kaygısı, estetik kaygıların yol açtığısevgi, ilgi, destek ve onayıkaybetme korkusu, temel işlevlerini, vücut üzerindeki denetimini kaybetme kaygısıolarak sıralamak mümkün. Hastalık öncesi yaşam tarzıdolayısıyla (mesela sigara ve alkol kullanımı, çelişkili cinsel yaşantıgibi) suçluluk duygularıve cezalandırılma korkusu da görülebilir. Meme kanseri ve mastektominin yol açtığıbir diğer önemli kaygıda hastalığın nüks etmesine yöneliktir. Bu tür kaygılar yaşayan hastada, şok, depresyon, kızgınlık, inkar, hostalite, yansıtma, patolojik bağımlılık, agresif dirençve psikolojik gerileme gibi çeşitli davranışsal ve duygusal tepkiler gelişir.
Mastektomi sonrası en yaygın olarak görülen psikiyatrik bozukluklar ise depresyon ve anksiyete, uyum güçlükleri, cinsel güçlükler, fobik tepkiler olarak sıralanabilir. Meme kanseri nedeniyle mastektomi uygulanan hastalarda, kanser ve cerrahi girişimle ilgili, endişe ve zorlanmalar yaşanır. Bu psikososyal zorlanmalarıise şöyle özetleyebiliriz:
Organ kaybı uyum güçlüğüne yol açıyor
Ölüm korkusu, geleceğe yönelik belirsizlik endişeleri, hastalığın tekrarlayacağıendişesi, ayrılık kaygısı, kendine yeterliliğini, vücudu üzerindeki denetimini, otonomisini ve temel işlevlerini kaybedeceği endişesi, vücut organ ve bölümlerinin hasar göreceği endişesi, görünümünde değişme ve kötüleşme, sevgi, ilgi ve desteği kaybetme korkusu, kendini eksik hissetme, başkalarına muhtaçolma korkusu, cinsel çekicilik ve fonksiyonda azalma endişesi, çocuklarına bakamayacağıendişesi, ağrı, saçdökülmesi gibi acıverici ve görünümübozucu durumlarda endişe etme, suçluluk ve cezalandırılma endişeleri.”
Kanser hastalığına organ kaybının eşlik etmesi, uyum güçlüğünüve sosyal izolasyonu artırıyor. Ameliyat öncesinde kaygısınıifade edemeyen ve sürekli baskılayan kişilerde çaresizlik ve umutsuzluk tepkisinin daha sık geliştiğini hatırlatan Prof. Özkan, aile bireyleri ve yakınların davranışve yaklaşımlarının her aşamada önem taşıdığınıve belirleyici rol oynadığınısöyledi.
“Bu süreçte kişinin psikolojik olarak mutlaka desteklenmesi gereklidir. Hastalığın tıbbi tedavisi ile eşzamanlıolarak psikolojik tedavi de sürdürülmelidir. Tıbbi tedavi ile psikolojik tedavi ayrılmaz bir bütündür. Çünkübedenin tedavisi yanında, bedenin ve hayatın lideri olan beynin ve ruhun birlikte ele alınmasıgereklidir. Bedenin güçlenmesi psikolojiyi güçlendireceği gibi psikolojik açıdan mücadeleci ve uyuma yönelik bir yaklaşım da bedeni güçlendirecektir.
Psi̇kososyal tedavi̇ i̇hmal edi̇lmemeli̇
Günümüzde artık tıbbi psikiyatrik tedavilerin yanında ileri ve özgünleşmişpsikoterapiler uygulanıyor. Aileler, duygularınıve endişelerini ifade etmesi için hastayıteşvik etmeli, paylaşımcıve destekleyici olmalıdırlar. Sıklıkla aileye de ayrıca psikolojik destek gerekli olur. En uygun olanıtıbbi tedavi ile birlikte psikolojik tedavinin işbirliği içinde sürdürülmesidir. Bu yaklaşım, hastanın uyumu ve yaşam kalitesini artırır, hastalığın seyrini ve tedaviye cevabınıda olumlu etkiler.” Prof.Dr.Sedat Özkan,”Unutulmamalıdır ki kanserle mücadele bedenin ve beynin ortak mücadelesidir” dedi.