Sadece masallarla büyüyenler mi aşka inanıyor hala? O efsanelerdeki zorlukları yaşarken aşkımızı koruyabiliyor muyuz? Sevene samanlık seyran mı? Kişiden kişiye değişir diye cevap verebiliriz bu sorulara ama ben genellemeye bakıyorum.
Gençlik gözü kör ediyor. Aşk desen, pembe gözlük, nereye çarptığımızı bilmeden yürüyoruz. Bazen o görmeden çarptığımız duvarlar, bütün bir ömrü alıp götürüyor. Peki, bu kadar mantıklı düşünseydik adı aşk olur muydu? Olmazdı elbette! Aşk, rüzgarda savrulup gitmeye benzer, çoğu zaman sürüklendiğini bile fark etmezsin. Bunlar aşkın ve gençliğin getirdiği sorular. Bizim dünyada hava nasıl ona bakalım.
Masalları bilinçaltına yerleştiren küçük kız çocukları, uzun bir süre gerçekten beyaz atlı prensi beklerler. Her geleni prens sanmamız ve bir prens gibi davranmamız ondan. Nerden bilelim ki, daha önce prens mi gördük? Sonra bir bakarız ki, o prens aslında kurbağaymış.
Erkek çocuklarına Tommiks, Teksas, Robin Hood gibi hikayeler okunduğundan, onlar da bizim bir prens beklediğimizi bilemeden büyürler. Çoğu zaman bu kadar soylu davranışımızı, muhteşem olduklarına bağlarlar ve burunları, hatta burada yazamayacağım birçok yerleri bu sebepten büyür. Asıl sorun bu zamanda başlar. Biz onların prens ve şövalye olduğunu varsayarak aşkı veririz; onlar, aldıkları aşkı egolarından geçirerek halka dağıtırlar. Nerden bilsinler Robin Hood olmadıklarını?
İşte, ilk zamanlarda aşkla karşılaşan masal beyinli gençler, büyüdükçe silinmesi gereken hikayelere daha çok inanırlar ve yaş ilerledikçe ilişkiler karışır. Bu yüzden, kadın ve erkeğin arasında hep bir çatışma, iletişim ve birbirini anlayamama sorunu vardır. Sonuçta, kadın dırdırcı, sürekli şikayet eden, ne istediği hiç bilinemeyen bir erişkin gibi görünür. Erkek ise romantizm yoksunu, vurdumduymaz, kalpsiz sıfatları ile damgalanarak yaşamaya alışır.
Hep söylenir ya, kadınlar detaycıdır; erkekler genele bakar diye, kısmen doğrudur. Kadın için hayati değer taşıyan konular, erkeklerin ilgi alanına girmez. Aslında, bir bütünün iki yarısı olan kadın ve erkek, doğru iletişim şeklini bulabilseler, gül gibi geçinip gideceklerdir de, hep bu masallar yüzünden olur ne olursa!
Dünya döndüğü sürece devam edecek olan bu sorunların, radikal bir çözümü yoktur. İnsanlar, ilişkiler, olaylar değiştikçe; yapılacak hareketler, sözler ve düşünceler değişecektir. Anayasaya, aşk için kurallar koyulamamasının tek sebebi de budur. Herkes kendi yüreğinden gelen sesi dinleyecek, gönlünün söylediği yöne gidecek ve bu evren var oldukça, insanoğlu karşı cinsle hep kavga edecektir.
Hiçbirimizin saçları Rapunzel kadar uzamayacak, bir prens gelip öperek uykudan da uyandırmayacak. Ama bizim hikayelerde de mucizeler olacak. Kalbimiz hep birileri için daha hızlı atacak, yaşayan milyarlarca insan içinden sadece bir kişi gönlümüze taht kuracak. Diğer yandan, ne kadar istesek de öptüğümüz kurbağa hep kurbağa kalacak. En iyisi, biz kurbağalarımızdan prens yaratmaya çalışmayalım, onları oldukları gibi sevelim, ne de olsa bizim de pek prensese benzer yanımız yok!….
Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk ve İlişkiler Editörü
Candan.unal@yuksektopuklar.net
*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.