Çok ilginç bir olay işleniyordu. Hepimizin karşılaşabileceği, hatta farkında olmadan hayatımızı emanet ettiğimiz bir kişilik bozukluğuna tanık oldum.

Önce yaşanan olayı anlatayım. Adam Müge Anlı’ya yardım etmesi için başvuruyor. Evli ve 5 çocuk babası bu adam, çocukların kendisinden olmadığını ve DNA testi yapılmasını istediğini söylüyor. Geceler boyu, çocuklarını ve eşini öldürme planları kurduğunu ve kendini zor tuttuğunu anlatıyor. Bir gece rüyasında Müge Anlı’yı görüyor. Müge Anlı, sakın öldürme dediği için, uyanıp stüdyonun yolunu tutuyor. Ya rüyasında, “öldür” dediğini görseydi ne olacaktı, düşünmek bile üzücü!

Programda doktorun yaptığı açıklamaya göre, Paranoid Kişilik Bozukluğu olan bu adam ve diğer hastalar, ciddi olarak tedavi edilmek zorundalar. Bu hastalığın pençesindeki kişilerin sonu cinayet ve intihar oluyor. Türkiye’de, sadece resmi kayıtlara geçmiş olan (resmi olmayan rakam bilinmiyor) 500.000 kişi var.

Paranoid kişilerin sosyal durumları ve tüm ilişkileriyle ilgili farklı belirtiler var. Ancak burada, bizi ilgilendiren, yani aşk ve ilişkiler kısmındaki noktaları dikkate alacağım.

Olayın kahramanı Ahmet Bey, son derece iyi kalpli ve düzgün bir insan ancak konu ailesine geldiğinde, sarsılmaz kuşkular içinde. 5 çocuğunun kendisine ait olmadığına ve eşinin onu aldattığına inanıyor. Peki, bu olay birden bire mi ortaya çıkmıştır?

Şimdi gelelim, kendi yaşamlarımızdan örnekler bulalım. Genç kızlığımızdan başlayarak, yaşadığımız ilişkilerde, kıskanılmayı sevildiğimizin göstergesi gibi kabul ederiz. Daha ana baba kuzusuyken, ailemizin yanında yaşarken, karşımıza çıkan delikanlı bizi aşırı kıskandığında, her söylediğini yapar ve bunu aşkının ispatı olarak değerlendiririz.

Aradan geçen yıllar pek fazla şeyi değiştirmez. Büyüyüp ciddi bir ilişkiye girdiğimizde, sürekli bizi kıskanan, her adımızı araştıran, sürekli arayan ve yaptığımız her hareketin ispatını isteyen adamlara taviz veririz.

En ufak bir belirsizlikte, şüphelenen bir adamla birlikteyseniz, sürekli sadakatiniz sorgulanıyorsa, arkadaşınıza gideceğinizi söylediğinizde kontrol ediliyorsanız, aşırı kıskançlığın pençesinde bir ilişki yaşıyorsanız, bunun adı aşk değil, Paranoid Kişilik Bozukluğu’dur!

Siz, çok sevildiğiniz için peşinizde dolanan bir adam olduğuna kendinizi inandırmaya devam ederseniz, hayatınızı karartmaya başlamışsınız demektir. Bu kişilerde kıskançlığı yöneten hücrelerin kimyası bozulmuştur. Sürekli sizi takip eder, ipucu arar, sadakatinize asla güvenmez.

Örneğimizde Ahmet Bey’in istediği DNA testleri yapılıp, çocukların kendinden olduğu ispat edilse bile, bu sefer, eşinin o testin yapıldığı merkezde biriyle ilişkisi olduğunu, kendisine torpil yaptırarak bu testleri aldığını söyleyecektir. Yani, Paranoid bir kişiyi inandırmanın, güvenini kazanmanın yolu yoktur. Zaman içinde hastalık iyice ilerler ve tahmin edemeyeceğiniz sonuçlar doğurur.

Gazetelerin 3. sayfasında yer alan cinayetlerin, hep başkalarının başına geleceğini düşünenlerdenseniz, yanıldığınızı söylemek zorundayım. Bu tarz erkeklerin, çevrenizde olduğunu göreceksiniz. Bir dostunuzun eşi, hayatınıza giren bir erkek arkadaşınız, belki de siz, bu hastalığın pençesinde olabilirsiniz.

Bu hastalığın en kötü yanlarından biri de, hastanın olayın farkında olmayışıdır. Ona göre, ihanete uğrayan, çevresi düşmanlarla sarılı, sürekli tetikte olması gereken ve bütün dünyanın kendisine karşı durduğu bir kişidir.

Burada örneği erkeklerden vererek, sizi yanlış bir ilişkinin başındayken uyarmak istedim. Ancak bu hastalığa yakalanmış pek çok kadının da olduğunu bilmeniz gerekir.

Konuyu çok fazla uzatarak, sizi sıkmak istemiyorum. Lütfen bu durumlara yakın olaylar yaşıyorsanız, Paranoid Kişilik Bozukluğu’nu araştırın. Belirtilerini öğrenin ve gerçekten içinde bulunduğunuz durumun farkına varın. Sizin aşk sandığınız şey, bir gün eceliniz olabilir. Kendinizi kandırmayın!

Candan Ünal

Yüksek Topuklar Aşk & İlişkiler Editörü

candan.unal@yuksektopuklar.net

*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.