Düşüncelerden, duygulardan… Sevgiden, heyecandan, riskten. Başka? Seçmekten, seçilmekten, tercihlerden, kararlardan… Bitti mi? Başarıdan, başarısızlıktan… Paradan, parasızlıktan, sağlıktan, hastalıktan… Aslında hep zor ve kötü şeylerden kaçarız sanıyoruz. Oysa güzel şeylerden daha çok kaçıyoruz. İnsan en çok kendini sabote ediyor aslında. Korkuları ile baş edemediği anlar aslında en çok mutluluğa yakın olduğu zamanları değil mi? Bir düşünün kaçmalarınızı. Söylemekten son anda vazgeçmek de kaçmak. Bazen susmak da kaçmak. Sessizce durmak. Konuşmak istememek.
Bazen de haykırmak var gücünle. Haykırıp, bağırıp karşındakini susturmak da kaçmak. Gözlerini kaçırmak da kaçmak. Gözlerinin içine dik dik bakmak da. Savunmak da, saldırmak da kaçmak.
Bazen sürekli sınavlara girmek de kaçmak. Sınavdan kaçınmak da… Kendini sürekli meşgul kılmak da kaçmak bazen. Evden hiç çıkmayıp, öyle kanepede oturmak da.
Bazen “Evet” demek, bazen “Hayır” demek kaçmak. Bazen ağlamak da kaçmak; gözyaşlarına boğularak. Bazen de kahkahalarla gülmek de kaçmak; kahkahalarla etrafı çınlatarak.
Kaçmak çeşit çeşit. Ancak bir tek ortak yön var kaçmalarımızda. Hepsinin bir şeyden kaçınma, kendini koruma içgüdüsü barındırması.
Korunma içgüdüsü ile kaçarken başka bir tehlikeye kendimizi atmıyor muyuz? Kendini kaybetme durumuna. Hiçbir şey yaşayamama durumuna. İnsan kendini koruyayım derken daha çok zarar verebilir mi? Yara almıyoruz belki ama evcilik oyununa devam etmekten öteye de geçemiyoruz sanki.
Tercih bize ait. Arkana bakmadan kaç, topukla diyorsa içimizdeki ses; tabii ki durmamalı orada. Ama yüzleşmelerden de çok şey öğrenir insan. Arada bir kendine bu hakkı da tanımalı. Sadece kendisinden kaçmamalı, kaçınmamalı.
Figen Bıyık – Yüksek Topuklar
figen@yuksektopuklar.net
Tüm Yazılarımı Okumak için Tıklayın!