“Seni tanıdığım güne lanet olsun” diyerek evimden çıkan Adnan, aradan geçen birkaç günün sonunda beni arayıp son defa görüşmek, konuşmak istediğini söyledi. Buluşacağımız yer ise pek manidar: Galata Kulesi’nin altındaki kahve! Onca zamanı birlikte yaşadık, son bir kere görüşmek, dinlemek boynumun borcudur diye düşünüp kabul ettim.
Galata Kulesi’ne doğru yürürken Adnan’la ilk günümüzün heyecanını duyabilecek miyim diye kendi kendime sordum; hepimizin pek yakından tanıdığı kelebekler, ne yazık ki kalbimde uçuşmuyordu. Mevsim kış, ondan belki… Sakindim, yok yok hiçbir şey hissetmiyordum. Bir an evvel Adnan’ı dinlemek, sonlarına doğru rezil olan bu ilişkiyi, dost kalmayacağımızı bilsem de tatlılıkla bitirmek istiyordum.
Gittiğimde, Adnan oturmuş beni bekliyordu, karşısındaki tabureye oturdum. Aradan geçen zaman, bize birbirimizi öğretmiş hatta ezberletmişti. Garsona sipariş verirken Adnan, o ilk günde olduğu gibi “iki çay lütfen” demedi; hiç düşünmeden, adını söyler gibi “bir çay, bir kahve lütfen” dedi. Başka ne olacaktı ki? Gündelik alışkanlıklarımız yerine beklentilerimizi, sevgi dilimizi, hayallerimizi öğrenmiş olsaydık eğer, bu durumda olur muyduk? En sevdiğim yemeği, en sevdiğim filmi, en sevdiğim romanı biliyor olsun, maharet mi? Arada bir görüştüğüm arkadaşlarım bile bilebilir kahveyi, çaydan daha çok sevdiğimi ama kim bilebilir hayallerimi?
Aklımda düşünceler, gözlerimde soru işaretleriyle Adnan’ın yüzüne baktım, bir an evvel konuşmaya başlamasını ve yüreğimi sıkıştıran bu safrayı dışarı atabilmem için ipi çekmesini istiyordum. Sakindi, sanki bana kızgın değildi. Konuşmaya başladı, “Seni anlıyorum Feraye. Bana söylemeye çekindiğin ilişkimizle ilgili sorunların farkındaydım ama konuşursak o sorunlar daha da büyüyecek diye düşünüyordum. Muhtemelen kavga edecektik, birbirimizle konuşmayacaktık ve yüksek egolarımızla önce kim özür dileyecek yarışına girecektik. Hem düşündüm de gerçekten bunu yapmaya gerek var mıydı? Beni istemediğini hissediyordum Feraye, inan bana duyduklarıma şaşırmadım. ” dedi.
Gözlerimdeki soru işaretleri, yerini şaşkınlığa bıraktı. “Nasıl hissettin seni istemediğimi, her şey yolunda gibi davranmıyor muydum?” diye sordum. “Siz, kadınlar hep altıncı hislerinizin çok güçlü olduğunu söylersiniz. Biz, erkeklerinse duygulardan uzak olduğunu… Biliyordum işte Feraye, senin beni istemediğini biliyordum; üstelik birinci hissimle bile bunu fark edebilirdim. Bildiğim başka bir şey daha var!” dedi, bu kez merakla baktım.
“Sanki senin içinde birikmiş şiirlerin, şarkıların, kitapların vardı. Onları dışarı çıkaracak bir şey arıyordun. Nasıl desem? Bana yazdığın o övgü dolu mektuplar… Benim için değildi, senin yazmaya ihtiyacı vardı, ben denk geldim. Bana durmadan “bu romanı oku çok seveceksin”, “bu şiiri dinle çok seveceksin” diyordun ama onların hiçbiri bana öneri değildi, sanki sesini duyurmak istediğin başka biri vardı.” dedi.
“Adnan, sen ne demek istiyorsun? Başka biri ne demek?” diye öfkeyle sordum. “Hayır, düşündüğün gibi değil; fiziksellikten bahsetmiyorum ama biliyorum Feraye, hayatında sadece ben varım ya da sadece ben yokum… Özetle, sen beni değil; kendin gibi birini istiyorsun. Bilmem, sana daha önce seni anlatan oldu mu? İnsan, kendini iyi tanır, işte sen de tam kendini tanıdığın gibi birini istiyorsun. Öyle biri var mı? Özetle, sen beni istemiyorsun; ben de istenmeyen yerde duracak değilim. Dikkat edersen istenmeyen kalpte demedim, çünkü biliyorum ben hiç orada olmadım. Orada hep başka biri vardı, ben sığamadım.”
Binlerce insanın arasında çırılçıplak kalmış gibi hissettirip utanç veren duygular, kıpkırmızı bir yüz, Adnan’la biten ilişkimiz, sakladığımı sandığım Cihan, bir hikâyenin daha sonu… Nereden duymuştum acaba, bir filmde mi yoksa bir romanda mı “hikâyeler başladığı yerde biter.” diyordu biri. Peki, ben yine başladığım yere mi döneceğim? Belki Semerkant’a benziyorumdur: “İran’da başlayan Atlantik’te bit(mey)en bir serüven” O vakit Cihangir’deki evime taşınma süreci başlasın da olmuşken tam olsun…
Feraye Demir
Yüksek Topuklar – Köşe Yazarı
ferayedemir@gmail.com
Tüm Yazılarımı Okumak İçin Tıklayın!
“Her bitiş, yeni bir başlangıç” derler ama içimden bir his, sizin bu bitişle yeni eskinize döneceğinizi söylüyor. Ne diyelim? Hakkınızda hayırlısı. Yeniden Cihan gelecek sanki buralara.
bence ikisini birden bırakın. yaşanmış olan herşeyi silin kimse ıcın kalbınızı acıtmya deymez. deyseydi zaten kalbımız acımaz dı oyle değil mi ? umut ediyoruz yarınlar güzel olacak .