Yürüyüp gitmek istedim hep… Her şeyi geride bıraktığımı sanmak, ama çok şeyi yanıma alarak gitmek… Hayatın zorluklarından kaçtığımı sanmak, ama hayatımı daha da zorlaştırarak gitmek… Uzaklaşmak istediklerime, geri dönüp bir kere bile bakmadan, ama hep onları yanımda taşıyarak gitmek…

Aslında giderek hiç bir şeyden kurtulamayacağımı bilerek gitmek… Kaçmanın aslında yakalanmak olduğunu, hem de kıskıvrak yakalanmak olduğunu bilerek gitmek…

Aramak için giderken, aslında kaybederek, kaybolarak gitmek… Özleneceğimi hayal ederek, ama bir iki gün sonra hiç hatırlanmayacağımı çok derinden bilerek gitmek…

Umut ederek, ama umut etmenin aslında ertelemek olduğunu anlayarak gitmek… Kararlar vererek, ama kararlarımdan en kısa sürede vazgeçeceğimi bilerek gitmek… Yürüyüp gitmek istedim.

Geçmişte bıraktıklarımın beni hep anmasını dileyerek, ama her gün benim onları daha fazla özlemle anacağımı bilerek gitmek… Her uzaklaşılan şeye daha da yaklaşıldığını bilerek gitmek… Bazen durmanın iyi olduğunu kendime yüksek sesle söylemek, ama kendi sesimi bile duymadan gitmek…

Gitmenin huzuru kadar sıkıntısını da hissetmek, ama her şeye rağmen devamlı gitmek… Bu durumda ağlamanın, gülmekten daha çok yakıştığını bilmek, ama gülerek hem de kahkahalarla gülerek gitmek… Umurumda değil hiç bir şey demek, ama kafayı fena halde takarak gitmek…

Susarak, ama “birisi sorsa da anlatsam” diyerek gitmek… Çelişkilerden kaçayım derken, çelişkiler yumağı halinde gitmek… Kendimi dürüst ve cesur sanmak, ama kendimi fena halde kandırarak gitmek…

Gitmek sadece gitmek… Yürüyüp gitmek istedim.

Oysa gitmekle “kayıp”,durmakla “var” olunurmuş… Bunu şimdi öğrendim. Aynı zamanda öğrendim ki: Gitmeden yorulunmaz, yorulmadan da asla durulamazmış.

Figen Bıyık – Yüksek Topuklar
figen@yuksektopuklar.net

Tüm Yazılarımı Okumak için Tıklayın!