Her sabah güne aynı başlıyor insan. Aynı saatte uyanıyoruz. Aynı sıra ile bir takım şeyler yapıp, güne hazırlanıyoruz. Duş, giyinmek, makyaj… Belki aynı şeyler yiyoruz kahvaltılarımızda ve hep aynı saatte biniyoruz ulaşım araçlarımıza. Aynılığı paylaştığımız “o an” yoldaşlarımızla.

Aynı yoldan gidiyoruz işimize. Belki konular farklı ama işleyiş benzer, sorunlar aynı. Aynı saatte yine aynı yoldan ve her günkü ulaşım aracı ile evimize dönüyoruz. Yine aynılığı paylaştığımız  “o an” yoldaşlarımızla.

Oysa her gün yeni bir gün. Aslında sabah uyanışımızla başlayan ve gece uyurken biten bir küçük yaşam kesiti her gün. Yepyeni ve taze aslında her sabah. Yepyeni ve taze bir başlangıç. Beyaz bir sayfa. Yeni bir bölüm hayat kitabında. Yeni bir macera.

Doğa ile bütünleşmeyi unuttuğumuz için, sanki yaşadığımız doğal akıştan apayrı bir yaşam gibi geliyor bize. Oysa ne kadar doğadan uzaklaşsak da, doğal her olay bizi, bedenimizi ve ruhumuzu doğrudan etkiliyor. Örneğin, lodoslu günlerde kaçımızın baş ağrısı olmuyor? Kaçımız sinirli olmuyoruz? Yağmurlu ve kapalı günlerde kaçımızın iç sıkıntısı olmuyor? Güneşli günlerde kaçımız coşku hissetmiyoruz? Biz kadınlar, adet öncesi sendromunu ve bunun sonuçlarını hayatımızdaki erkekler ile ortak deneyimlerken, doğanın bu kuralının etkilerine ne kadar müdahale edebiliyoruz? Ve aslında “doğa çağırıyor” dediğimiz kaç anımız var bir günde? tuvalet, acıkmak vs. Doğa bizi her an çağırıyor aslında. Her an bize “Benim parçamsın.”diyor. Biz duymasak da, doğa söylüyor. Bütünleşsek bu çağrı ile yaşam ne kadar kolay o zaman aslında.

Doğa, her gün yeniden başlıyor. Günlük döngüsü var. Gündüzleri geceler, geceleri gündüzler izliyor. Günler ayları, aylar mevsimleri oluşturuyor. Doğa bir düzen içinde. Uyumlansak doğanın bu döngüsüne, aynı olur mu her günümüz birbiri ile?

Her gün yeni bir gün. Her yeni gün, yeni bir şans demek. Yaşam amacımıza bir adım daha yaklaşabilme şansı. Her uyanış, gerçekten bir uyanış olsa. Her uyku, gerçekten yeni bir güne hazırlık olsa. Sıfırlamak olsa, tazelenmek olsa. Aynı gibi görünür belki her şey yine, ama aynı olmaz aslında. Doğa bunu söylüyor işte…

Deniz otobüsündeyim hala. Yağmur hala devam ediyor. Yine tanıdık yüzler. İzliyorum durumumuzu hala. Ama gördüğüm resim, ilk andaki kadar korkunç gelmiyor artık. “Aynılık” da hiç rahatsız etmiyor. Aynı gibi, ama aynı değil işte. Şimdi doğa karar verse ve bir fırtına kopsa… Gün aynı mı olur? Ya da güneş açıverse… Gökkuşağı çıksa… Sadece doğa ile bütünleşmiş bir bakış açısı ile her şey farklı.

Haydi, dört açalım kulaklarımızı. Doğa çağırıyor, duydunuz mu?

Figen BIYIK – Yüksek Topuklar
figen@yuksektopuklar.net

Tüm Yazılarımı Okumak için Tıklayın!