Bugüne kadar duyduğum, gördüğüm, denediğim tüm diyet programları aynıydı. Baştan önüme bir yasaklar listesi koyuyor; yağın, çikolatalı pastanın, kremanın, şekerli içeceklerin ne kadar korkunç şeyler olduklarından, beni şişmanlatıp çirkinleştireceğinden bahsediyorlardı. Hiçbir zaman yapmamam ve her zaman yapmam gereken şeyler belliydi ve yolda yürürken kokusu buram buram burnuma tütecek bir kestaneye asla uzanmamalı, bir kafede arkadaşımla otururken sadece listemde yok diye bir parça bile olsa pasta yememeliydim.
Ben her defasında karar veriyor, evet bu sefer başlıyorum deyip diyete başlıyor, bana verilen listeye harfiyen uyuluyor ve adeta bir sabır sınavına giriyordum. Bir parça çikolata yiyeceğime ölsem daha iyiydi! Kendime yeminler ediyor, rüyalarımda şekerlemeler, çikolatalar, börekler, çörekler görüyor ama yine de yılmıyordum. İlk hafta 2-3 kilo vermenin gururuyla kendimi daha da zorluyordum. Ne de olsa sonunda her zamankinden daha güzel olacaktım! Sonra bir gün dayanamayıp kocaman bir porsiyon iskender, bol soslu kremalı bir tatlı yahut yarım litre gazlı bir içecekle diyetimi bozuyor, uğruna tüm o eziyetleri çektiğim yoldan vazgeçiyordum. Güzel ve mutsuz olacağıma, biraz şişman ama mutlu olurdum daha iyi. Hem zaten diyete başlama, zayıflamak isteme nedenim de daha güzel ve daha mutlu olmak değil miydi? O halde beni bu kadar mutsuz eden bir diyeti bırakmak istemekte de çok haklıydım! Ardından önce verdiğim sonra da yeni kiloları alıyor, biraz daha toparlak ama mutlulukla yoluma devam ediyor, kıyafetlerime sığamaz olunca yeni bir diyete başlıyordum. Bu senaryo böylece durmaksızın tekrarlanıyor bence giderek yuvarlanan bir kartopuna dönüyordum. Diyet kelimesini duymak bile sinirlerimi laçka ediyordu!
Mehmet Öz’ün Siz Diyettesiniz kitabıyla tanıştığım gün kahvecide bol şekerli kahvemi içerken de bunları düşünüyordum. Kitap, bu bir diyet değil yalnızca sağlıklı beslenme yöntemidir diyordu. Uzun zamandır farkına varmadığım şu gerçeği fark ettim. Yalnızca güzel olmak için değil, temelde sağlıklı olmak için beslenme planımı değiştirmeliydim!
Bu bir zayıflama ya da kilo alma kitabı da değildi. Beslenmemizi düzene sokma, biyolojik ritmimizi geri kazanma konusunda ipuçları veriyordu o kadar! Dilediğin her şeyi yiyebilirsin. Yasak yok! Miktar sınırı yok! Aç kalmak yok! Sadece vücudunun doğru çalışması için ona yardım et! Yemek yiyerek ideal kilona ulaş diyordu! Annemin hayranlıkla izlediği Mehmet Öz’e güveniyordum ve vaat edilenler bana inandırıcı gelmese de en azından kitabı okumaya karar verdim.
Mezurayı çıkartın ve belinizi ölçün diyordu kitap! Kadınlar için ideal bel ölçüsü 85 cm.dir ve 93 cm.in üzerine çıkıldığında sağlık riskleri oluşmaya başlar. Bel ölçüm 85 cm.den az çıktığı için mutluydum, kilom da beden kitle indeksi hesaplamalarına göre benim boyum ve yaşımdaki kadınlar için normal sayılan aralıktaydı. Mehmet Öz beni daha en başta motive etmişti. Şişman değildim. Sadece sağlıklı beslenmeye ihtiyacım vardı!
Bana sağlıklı yaşam programım için sadece şu 4 kuralı veriyordu. Tabi bunları kuraldan sayarsanız=)
- Asla aç kalma!
- Kilolu olduğun için, diyetini bozduğun için kendini asla suçlama!
- Hatalar yapacağını baştan kabul et! (O güzel tatlıyı yememek için kendini neden zorlayasın?)
- Esnek ol ve kendine eğlence payı çıkart!
Bu işi sevmiştim. Hemen heyecanla bulduğum kitabı paylaşmak için kız kardeşimi aradım ama o spor salonunda olduğundan telefonumu cevaplamamıştı.
Kitabın başında Amerikan Tıp Birliği Derneği’nin düzenlediği bir deneyden bahsediliyordu. Deneyde iki grup oluşturulmuş ve iki gruba da birer beslenme düzeni sunulmuştu. İlk gruba tam buğdaylı ürünler, meyve, sebze, zeytinyağı tüketmeleri söylenmiş, bunların tüketimleri konusunda herhangi bir miktar verilmemişti, aç hissettikleri oranda yemeleri söylenmişti. İkinci grubaysa günlük kaç gram protein, yağ, karbonhidrat almaları gerektiği açık ve net bir planla anlatılmıştı.
Deney sonunda ne oldu dersiniz? 1.gruptakiler yani aç oldukları oranda diledikleri besinlerden dilediklerince yiyenler daha az kalori aldılar! Dünyanın en saygın doktorlarından birisi olan Mehmet Öz bu deneyi yanlış yazıyor olamazdı! Kitap da bana neyi ne kadar yiyeceğimi söylemeyeceğini, sadece beslenmemi otomatikleştireceğini vaat ediyordu.
Öncelikle yukarıdaki 4 kuralı kabul et, kilona değil bel kalınlığına yoğunlaş diyordu! Çünkü bel kalınlığımız; sağlığımız ve kolesterolümüz konusunda ağırlığımızdan daha fazla şey söylüyordu. Eskiden denediğim tüm diyetlerden bir anda soğumuş ve kararımı vermiştim! Bu sağlıklı yaşam programına başlıyordum! Hem ne kaybedebilirdim ki?
2 haftada dilediğim her şeyi dilediğimce yiyerek kilo vermemle sonuçlanan sağlıkla yaşam programımı tıpkı günlüğümdeki gibi gün gün paylaşmaya devam edeceğim. Siz de işe benim gibi başlayın ve kafanızda bedeninizle ilgili verdiğiniz yargılarda vazgeçin. Beden-kitle endeksinizi hesaplayın ve belinizi ölçerek çıkan ölçüleri bir kâğıda not edin!
Bedenimizden önce zihnimizi eğitmemiz gerek. Bir sabır yahut irade savaşında değiliz:) Sadece doğru beslenmeye çalışıyoruz!
Ezgi Yurdagül
Yüksek Topuklar – Editör
Soru ve önerileriniz için e-posta adresim: ezgi@yuksektopuklar.net