23 yaşında bir genç hanım için, gereğince akıllı ve öngörülüsün. Bu bende anlatacaklarımı çok net anlayacağın inancını doğurdu. İkileme düşmüş olman, hayatını değiştirecek gücün olduğunu gösteriyor.

Mektupları okuduğumda, kendimi sizin yerinize koyarım. Orada olup, nasıl göründüğünü ve durduğunu anlamaya çalışırım. Mektubu yazan kişinin psikolojisini, yaşam şartlarını, sosyal çevresini anlamaya özen gösteririm. Ayrıca mektubu yazarken kullandığı kelimeleri de çok dikkate alırım çünkü kendinizi anlatırken kullandığınız sözcükler, olaya bakışınızı da çok net biçimde belli eder.

Sen gerçekten farkına varmadan, onun emri altına girmişsin. Şu cümlene dikkat çekmek istiyorum: “ Ben ilk uzun süreli sevgilisiyim!” Yani, sen ona sevgilisin, o sana değil! Sen bu cümleyi şöyle de yazabilirdin: “Uzun süreli bir ilişkiyi ilk defa benimle yaşıyor!” İki cümle arasında ne fark olduğunu sana şöyle açıklayabilirim:

İlk cümlede SEN yoksun! O var ve sen onun hayatına hizmet eden, onu seven ve onun isteklerine göre yaşayan birisin. İkinci cümlede ise, özne yani değerli kişi sensin ve senin de kabul ettiğin, eşit şartlarda birlikte olduğun bir ilişkin var. Sana, içinde bulunduğun psikolojik durumu gösterebilmek için konuyu bu kadar uzattım.

Şimdi gelelim kıskançlığına. Bir ilişkide dozu ayarlanmış ve gerekli kıskançlık, birlikteliğin tutkusunu ve dinamizmini ayakta tutar ve zararlı değildir. Oysa senin ilişkinde, erkek arkadaşının kendiyle ilgili güvensizlik problemi o kadar yüksek boyutlarda ki, bu sana zarar verir ve sağlıksızdır.

Burada önemli olan soru şu: Senin hayattan beklentin nedir? Geleceğin için, hayallerin için, yaşamdaki amacın için, seçtiğin bu yol doğru mu? Sen böyle bir hayat mı istiyorsun? Şimdi hala baba evindesin ve bu kadar baskı kurulan, üstünde hak iddia edilen bir ilişki yaşıyorsun. Tabir-i caizse, evlenip eline tapuyu aldıktan sonra neler yapacak? O zaman ayrılmak istesen, kim bilir neler olacak? İşin içine şiddet girecek. Şimdiden erkekliğini hazmedememiş ve bunu aşırı kıskançlıkla gösteren bir adam, o gün geldiğinde ayrılmak istemeni, kendine, erkekliğine ve onuruna bile hakaret sayacak. Olabilecekleri düşünemiyorum…

Mektubunun sonunda kurduğun şu cümleyi de analiz etmeliyiz: “beni onun gibi, bu kadar içten sevecek biri karşıma asla çıkmaz” bundan ne kadar eminsin ve nasıl emin olabilirsin? Ayrıca sevmek böyle bir ruh hali mi sana göre? Bu davranışlarının gerçekten sevgi olduğuna mı inanıyorsun? Birini sevmek onu her anlamda düşünmek ve onun için en iyi olanı isteme değil midir? Bu hastalıklı bir tavırdır. Üstünde tüm egosunu tatmin edecek birini bulunca, adını sevgi koyabiliyor muyuz?

Sana buradan söyleyebileceklerim bunlar. Lütfen kendini yakma! Bu gerçek bir sevgi değil. Olgunlaşmış ve sağlıklı bir sevgi ancak birlikte yol almakla mümkündür. Senin anlattığın hikayede, erkeğin bu kadını ve tüm hayatını yakacağını görmek için medyum olmaya gerek yok.

Alışkanlıkların olduğu için veya ayrılık acısından korktuğun için, bütün hayatını karartacak bir ilişkiye onay vermemelisin. Daha 23 yaşındasın, önünde uzun bir hayat var. Tüm yaşamın için biçtiğin değer bu mudur? Önce sen olacaksın. Sen ne istediğine, hayatta seni neyin mutlu edeceğine karar vereceksin. Ancak unutma ki, bu ilişki senin hayalindeki aşk olsaydı ve sen de hayatında bu yolu seçmiş olsaydın; içinde bulunduğun durum seni rahatsız etmezdi ve sen bana bu mektubu yazmazdın. İç sesine güven, seni dürtükleyen bu ses, geleceğini karartmaman için bağırıyor.

Sevgilerimle

Candan Ünal

Yüksek Topuklar Aşk & İlişkiler Editörü

candan.unal@yuksektopuklar.net

okur mektubu


Öncelikle merhabalar,

Sorunuma bir şekilde yardımcı olduğunuz için, size yazma ihtiyacı hissettim. Ben 23 yaşında bir genç kızım. 4 senelik bir birlikteliğim var. Ben ilk uzun süreli sevgilisiyim. Önceden biraz havaiymiş, beni çok sevdiğini biliyorum ama çok çok çok kıskanç, bu beni bunaltıyor. Ne çalışmama, ne de giyimime müsaade ediyor. İlk başlarda böyle değildi. Ben farkına bile varmadan kısıtlamaya başlamış beni ama artık sıkılıyorum, korkuyorum da! Ciddi düşünüyoruz, ailelerimiz biliyor. Dört duvar arasında sıkışmış gibiyim. Bitmeli mi, başlamalı mı? Sorular beynimi kemiriyor. Şimdiden böyle yapıyor. Evlenince üstüme kapıyı kilitler, perdeleri de çeker, bir koltukta akşama kadar beklerim senaryoları kuruyorum. Onunla da paylaştım. Beni bu kadar kıskanman hoşuma gitmiyor, o kadar okudum artık çalışmak istiyorum diyorum. Her lafımda sen kızsın diyor. Bana hayatımda en nefret ettiğim şey kız erkek ayrımı oysaki ben şuan o ayrımın içinde çırpınıyorum. Ayrılmaya da korkuyorum. Bir kere alışkanlıklar var, bunu atlatmak zor olacak. İkincisi ise, beni onun gibi bu kadar içten seven biri asla karşıma çıkmaz diye düşünüyorum. Offfffff böyle işte! Kafamda binlerce soru, hangisini cevaplamalıyım bilemiyorum. Teşekkür ederim, şimdiden kolay gelsin