Öncelikle, şimdiye kadar neredeydim açıklayayım: ofiste! Resmen, Cihan’sız geçen günlerimin farkına varmamak için başıma iş açtım! Haftalık toplantılarımızda yeni projelerden bahsediliyor ve kimin üstleneceği soruluyor, hemen el kaldırıyorum: ben yapabilirim! Patronumun canına minnet tabii, tek maaşla 10 insanın yapabileceği işi yaptırıyor. İlk zamanlar benim de canıma minneti ama artık canıma tak etti! Sabaha karşı uyuyup, birkaç saat sonra uyanıp üstüne bir de reklam sektöründe olduğum için süslenip püslenme zorunluluğuna katlanmak, durmadan çalışmak beni çok yordu! Fena halde sorumluluk sahibi olduğumdan, elimdeki projeleri teslim etmeden “ben çok yoruldum, oynamıyorum artık” diye mızıkçılık yapamam. Kıyıya ulaşmak için tüm gücümle kulaç atar gibi sabrederek ve sonunda kıyıya ulaştığımda istediğim kadar dinlenebileceğimi bilerek çalışmak için telkin ediyorum kendimi… Şimdilik işe yarıyor gibi görünüyor. Tövbeler olsun bir daha görev tanımım dışında bir iş yapmaya!

 

Özel hayatım olmadığı gibi sosyal hayatım da kalmadı. Hatta her ay düzenli olarak gittiğim ağdacıma da uğrayamadım. Neden? Çünkü çalışıyorum. Bu sürede de çok pratikmiş gibi görünen jileti tercih ediyorum. Sonuç nasıl mı? Şebnem Ferah’ın “benim adım orman” isimli şarkısını, bacaklarıma armağan edebilecek durumdayım. Bu işin kesin bir çözümü yok mu acaba? Tabii iyi yönünden bakacak olursam; seviştiğim kimse olmadığı için batıklarımı, kıl dönmelerimi gören kimse de yok! Gördüğünüz gibi Pollyanna ölmedi, aranızda yaşıyor!

 

Bugün, günlerden Pazartesi olduğuna ve Cuma gününe kadar çok sıkı çalışıp işlerimi bitirebileceğime göre hafta sonunu, kendimi şımartarak geçirebilirim. Ne zamandır aksattığım cilt bakımımı yaptırabilirim, yaşımı ele veren beyaz saçlarımı gizlemek için boyayabilirim, lanet olası tüylerimden kurtulabilirim. Yapabilirim değil mi? Neden olmasın!

 

Son zamanlarda beni keyiflendiren bir adam keşfettim: Emin İgüs! Özellikle “Bu Dünya Bir Pencere” türküsüne bayılıyorum. Hani diyorum, madem iş dışında anlatacak bir şeyim yok bari sizi şahane bir adamla tanıştırmış olayım. Ne yapın edin, dinleyin!

 

Bu dünya bir pencere
Her gelen bakar gider
Dere akar bulanık
Köpüğünden alalık
Ha bu ışıklı dünya
Oldu bize karanlık
Gidelim değirmene
Öğütelim unları
Güneşe çevirelim
Bu karanlık günleri

 

 

Feraye Demir
Yüksek Topuklar – Köşe Yazarı
ferayedemir@gmail.com

[iframe width=”420″ height=”315″ src=”http://www.youtube.com/embed/eLghUxAo5ak” frameborder=”0″ allowfullscreen]