Bay Erken Kalkan Yol Alır, elbette sabahın ilk ışıkları ile gözünü açmış. Mutlu, huzurlu, keyfi yerinde, sessizce yataktan kalkmış. Mutfağa gitmiş, çayı koymuş ve kahvaltı hazırlamış. Ellerine sağlık, ancak benim kahvaltıya dahil olasım yok. Uykumun en derin yerinde, anlamsız ve saçma rüyalarımı görmeye devam etmek istiyorum.İçinde gül olmayan, çay, tost ve yumurtadan oluşan bir tepsi yapmış. Banyosu, tıraşı da tamam, gelmiş yatak odasına, en neşeli sesi ile cıvıldıyor:

– Günaydıııınnnnn! Uyan bakalım tembel!

Tam da o sırada muhteşem bir rüya görmekteyim; elimde bir kese altın, Robin Hood tipli arkadaşla, ormanın derinliklerinde fakir arıyoruz. Karşımıza Richard Gere çıkıyor. Adamla burun buruna gelmişiz. Ormanın içinden bir ses geldi, başını kaçırdım, tembeli yakaladım.

Gözümü bir açtım ki, Richard gitmiş. Karşımda, bizim Bay Erken Kalkan Yol Alır, tepsiyle duruyor. Lütfen ya, lütfen, bak şimdi uyuyacağım ve rüyama kaldığım yerden devam edeceğim, tamam mı? Beynimle pazarlık işe yarayabilirdi belki, araya bizimki girmeseydi. Cümleyi anlamadım ya ben, yine en neşeli sesiyle şakıdı: “Günaydın tembel, kalk bakalım!”

Tembel mi? Gece 5 saat kadar sahnede şarkı söylemişim, ardından gelip, o yorgunlukla seninle sohbet etmişim, sen horul horul uyurken yazı yazıp, mektup cevaplamışım, sabah ezanını duyduğumda saati fark edip esneyerek yatmışım ve bunlar sadece 120 dakika önce olmuş ve sen bana tembel mi diyorsun?

Elinde kahvaltı tepsisiyle duran bir adama, düşündüklerimi söylememek konusunda tecrübem var. Gülümsemeye ve lafları ağzımdan mantıklı çıkarmaya çalışıyorum. Teşekkür edip, uykumun Richardsız bölümüne dönmek istiyorum, ama ne mümkün! Bir de yanıma oturmuş, tepsiyi üstüme koymuş, günaydın öpücüğü vermek üzere atağa geçiyor.

– Ne yapıyorsun ya? Kendini televizyonda aşk filmi sahnesinde sandın galiba, gerçek hayatta, insanlar uyanır uyanmaz öpüşmezler, ya da öpüşmemeliler. Hele sigara kullananlar hiç yapmamalı. Sabahları ağız kokusu diye bir şey duymadın mı?

Biraz bozuldu sanırım ama çaktırmadı. “ Sana kahvaltı hazırladım, hadi kalk da yiyelim” gibi cümleler geveledi. Afyonum patlamamış ki, üstelik daha kahvemi içmemişim, ayrıca ben çay içmem, zaten UYKUM VAR! “Bana bir huzur versen de uyusam, dinlenmiş ve mutlu kalksam, ben de senin gibi şakıyacağım ama başımda Azrail benzeri durduğundan, yaptığın her şey sinirimi bozuyor. Üstelik bugün Pazar, yani benim en uyandırılmama günüm. Telefonla taciz, yan binada inşaat, çok acıktığı için dayanamayıp yüzümü yalayarak uyandırmaya çalışan oğlum Milat ve senin gibi bir arkadaş olmazsa, UYUYACAĞIM!” Bunlar beynimden ışık hızıyla geçtiler ama ağzımdan cümle olarak çıkmadılar. Niye çıkmadılar onu da bilmiyorum?

Ne yapayım, tecavüz kaçınılmazsa zevkini çıkar felsefesinden yola çıkarak, şöyle bir doğrulayım dedim, büyük hata etmişim! Farkında değilim ama bacaklarımın üstünde kahvaltı tepsisi varmış. Ben üstümdeki ağırlığı, Bay Erken Kalkan Yol Alır’ın abanması sanıyorum. Çay fincanı, tüm mahmurluğuma rağmen, yatağa devrilmeden yakalandı. Ellerime döküldü, canım acıdı. Of ya of! Şimdi kalk, elini soğuk suya tut! Ya bana niye huzur vermiyorlar? Pazar bugün yahu, Pazar! Beni bugün, her sabah kargalar şeyini yemeden, üşenmeyip ta Almanya’dan arayan çılgın ablam bile aramaz. Bilir ki, ya küfür edeceğim, ya telefonu duymayacağım. O bile saygı gösterir.

Elim acıyor, uykum var, başımda en şen sesiyle cıvıldayan bir adam , içmek istemediğim ve döküldüğü halde içeride tekrar doldurulan bir fincan çay, soğumak üzere ve beyazı tam pişmemiş sahanda yumurtam ve söyleyemediğim, içimde patlayacak cümlelerim var. Kalkıp banyoya gittim.

2. Bölümü Okumak için Tıklayın!


Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk ve İlişkiler Editörü
Candan.unal@yuksektopuklar.net

*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.