Her sabah telefonumun sesiyle uyanıyorum. “Birazdan oradayım, hemen uyan” diyor. “Darbe mi var?” diyorum. “Sabah kahvemizi beraber içelim” diye cevap veriyor. Kendi isteğim dışında uyandırılırsam surat asan ben, yüzümde çiçeklerle kapıyı açıyorum.
Kahvelerimizi yudumlarken günün haberlerinden konuşuyoruz, bazen magazin bazen siyaset… Bana yeni bir kelimeyle geliyor her gün… “Bugün bunu öğrendim, sen de bilmelisin” diyor…
Yetişmesi gereken bir işi olması rağmen zorlukla yanımdan ayrılıyor ki ben zaten gitmesini istemiyorum… Bulduğu her fırsatta sesini duyuruyor, çok güldüren mesajlar gönderiyor. Yeniden isimler takıyor bana… Nereden çıktıysa Jale Parlak gibi şarkıcı ismim oluyor, yakında albümüm çıksın diye şımarıklık yapıyorum ve kesinlikle çok eğleniyoruz!
Akşamüzeri arayıp yemeğe davet ediyor beni. Saatlerce dolabın karşısında duruyorum, ne giyeceğime karar veremiyorum. Yeniden arıyor, “bence yeşil elbiseni giymelisin” diyor. Yanımda olmasa da ne yaşadığımı biliyor…
Karşılıklı oturuyoruz, çantasından bir kutu çıkarıp bana uzatıyor. “Sende olmasının zamanı geldi” diyor. Kutuyu açıp bakıyorum, yüzümü kocaman bir gülümseme kaplıyor.
“Beni sana, seni bana getiren kelimelerini artık bu kalemle yazar mısın?” diyor. Üniversiteden mezun olduğunda babasının hediye ettiği, Pelikan 120 serisinden dolma kalemi bana veriyor, ellerime ve zihnime teslim ediyor… Şimdi sadece koleksiyoncularda bulunan, 1960 senesinde üretilmiş, yeşil ve siyah renkli, yıllardır arayıp bulamadığım o kalemi bana hediye ediyor, yazabilmem için. Aşk’tan yazabilmem için…
Feraye Demir – Yüksek Topuklar
ferayedemir@gmail.com
Tüm Yazılarımı Okumak için Buraya Tıklayın!