Denediğim zamanlarda da koltuktan düştüm. Asalet bilgi gibi üste sonradan yerleşmiyor. Annem asil kadındır. Yani babama fotokopi kadar benzemesem, beni evlatlık aldıklarını düşünürdüm. Bir kız annesine bu kadar mı benzemez? Onun o mağrur duruşu, sesinin tonu… Enteresan kadındır.

 

Çocukluğumdan kalan bir resim var aklımda. Annem ve babam bir baloya davetliler, ben camdan gidişlerini izliyordum. Annem apartmanın kapısından, babamın kolunda arabaya kadar bir yürüdü, öyle bir yürümek işte, anlatması zor… Sonra başka bir fotoğraf geliyor gözümün önüne, yardımcı kadınımıza yemek hazırlamış, öğlen saati, bize hazırladığı günlük sofradan şık. İnsanları ayırmaz annem, herkesi eşit sever. Paranın değersiz olduğunu ondan öğrendim çocukken. Tüm maddi zenginliğimize rağmen, şımarmamayı, paylaşmayı, yardım etmeyi öğrendim. Bir de o bilmez ama aşkı.

 

Annem bir tek adamı sevdi hayatı boyunca, babamı. Bir gün kırıldı babama, 30 yıl sonra ayrılıverdi. Ama o aşk, annemde çok keyifli durur hala. Arada bir söylenir ardından ama ben bilirim, o hala hayatına giren, kadını olduğu, çok sevdiği tek adama aittir, babama.

 

Yıllar önce dedemin tayini çıkmış Adana’ya. Babam Ankara’dan bir uçakla gider, öteki uçakla döner, o ara kısa zamanda annemi görürmüş. Evlendiklerinde babamın “sen benim ilahımsın” diye serenatlar yaptığını anlatır teyzemler.

 

Annem dedim ya kibar kadındır. Ona göre aşk, tek kişiye duyulur. Aşkını evlatlarından biriymiş gibi korudu kolladı hep. Ona göre birini sevmek için, yanında olması gerekmiyordu. İçin için sevdi. Sorsanız şimdi hayır der ama gözlerinde aşkın o güçlü gururunu taşıdı. Benim iki koca almamı, hepsini de sevmemi bir türlü anlayamaz. Hatta bundan sonra evlenirsem, şaşırır kalır sanırım.

 

Çok sinirlendirdiğimizde bile en fazla “eşek” dedi. Babama içinden neler geçirdi kimse bilmez, ama bize hiç belli etmedi. Aşkın onuru, sevginin büyüklüğü onun küçücük dünyasından çığ oldu taştı hep.

 

O bir hanımefendiydi, evet ama gururu, fedakarlığı ile bir Türk kadını, Türk anasıydı. Bir kadın bu kadar özelliği bir arada nasıl taşır diye hep düşündüm. Gençliği dillere destan güzel,- ki bence hala çok güzeldir- ailesini, evlatlarını, yuvasını korumak için çok çırpındı. Ben şahidim.

 

Ben aşkı annemden öğrendim. Nasıl sevmeli bir kadın? Sevince neler yapar? Hep onda gördüm. O yüzden sevgi benim için değerlidir. Ama o sevgiye değer adamlar kalmayınca günümüzde, belki ben de bozulmuşumdur. Annemin ki kadar kutsal olmadı benim aşklarım. Zaten cümle –lar ile bitiyorsa, annemin o temiz ve duru duygularınla mukayese etmek mümkün olmamalı.

 

Eminim çoğumuzun annesi de onun gibidir. Onların nesli öylemiş. Biz parçalanmışlıklarımızla, acıtılmışlıklarımızla ortada bağıra çağıra küfür eder, isyan eder, söylenirken; onlar gözyaşlarını yüreklerine akıtıp, dimdik durdular. Kaç yara aldılar bilmek mümkün değil, çünkü onlar hep anne, biz hep evlat olduk.

 

Hala anlamam belki onun yüreğini. Onun da bizim hızla tükenen, kısa zamanda silip unuttuğumuz aşklarımızı anlaması zordur elbette. Ama bilirim. Annem, annelerimiz, gerçekten aşkı yaşadılar. Ana oldular, eş oldular, dost oldular, sevdiler, kırıldılar; yetiştirdikleri bile gün geldi bağırdı onlara, incindiler yine de sustular. Onlar gözyaşlarından inci yapıp, göğüslerinde taşıdılar.

 

İşte onlar kadındılar. Annem, analarımız… Belki hiç dile getirmediler ama bizden çok sevdiler. Yara aldılar, fedakardılar. Dişi kuş onlardı, yuva yaptılar.

 

Nesiller boyu sürecek olsa da kuşak çatışması, anneler kızlarına istemeseler de örnek olurlar. Gün gelip geç olmadan söyleyeyim dedim. Anne, seni çok seviyorum!

 

Candan Ünal
Yüksek Topuklar Aşk ve İlişkiler Editörü
candan.unal@yuksektopuklar.net

*Tüm hakları Yüksek Topuklar.net’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.