Fidan’la ilk tanıştığımda sesindeki neşeye, yüksek enerjisine ve işine hakimiyetine hayran olmuştum. Aynı şirkette çalışırken daha sık görüşüyorduk ama zaman içerisinde hayatlarımız farklı yönlere ilerledi. Yıllar sonra ortak bir arkadaşımızdan, “Fidan çok kilo verdi, müthiş bir değişim yaşamış!” haberini aldım ve çok heyecanlandım. Hikayesini ondan dinlemek, sizlerle paylaşmak için röportaj teklifinde buldum. Yüce gönüllüğüyle kabul etti, geçmişten bugüne kadar yaşadıklarını detaylarıyla anlattı. Yazı dizisi olarak size sunacağız, Fidan’ın deneyimleriyle yeni bir hayata adım atmak isteyenler için röportajın ilk bölümü karşınızda!
Arzu Karabulut: Tam 53 kilo vererek büyüleyici bir dönüşüm gerçekleştirdin. Yeni hayatına hoş geldin Fidan! Zayıflama kararı aldığın ilk günden bu güne kadar neler yaşadığını çok merak ediyorum. Fazla kilolarından kurtulmak isteyenlere umut, bilgi, ilham veren hikayeni tüm detaylarıyla paylaşacağın için, tüm kalbimle sana teşekkür ederim. İlk olarak geçmişten başlayalım mı, büyük değişimden önce hayatın nasıldı?
Fidan Tiryakioğlu: Ergenlik dönemimde fazla kilo sorunu ile tanıştım. 50 kilo bir genç kızken, hızlıca kilo almaya başladım ve birkaç ay içerisinde 75 kiloya çıktım. Önceleri şişmanladığımı kabul etmiyordum ama var olan kıyafetlerimi giyemiyor, aynada kendimi görünce şaşırıyordum. Sonunda bundan kaçamayacağımı anlayıp kendimce çözümler buldum. Etrafımdan duyduğum diyetleri yapmaya başladım. Kilo problemi olan pek çok insanın umut bağladığı 5 günde 5 kilo verdiren diyet gibi şok programları denedim. Bıraktığım anda fazlasıyla kilo aldım ve vücudumun çalışma ritmine yani metabolizmasına zarar verdim. Ancak, şok diyet yapmanın doğru olmadığının farkındaydım ama içimden bir ses ‘ya işe yararsa?’ diyordu.
Kilon sıklıkla değişiyordu, öyle mi?
Fidan Tiryakioğlu: Evet, 10 kilo verip 20 kilo geri alıyordum, 30 kilo alıp 10 kilo veriyordum. Bu büyük değişimi yaşayana kadar hayatımın önemli bir kısmı geçici diyetler yaparak kilo alıp vermelerle geçti diyebilirim. Aslında, ben hep vücudumla ve kilolarımda savaş halindeydim, ancak son yıllarda yorgun bir savaşçı olmuştum.
Fazla kilolar senin hayatında ne gibi zorluklara sebep oluyordu?
Fidan Tiryakioğlu: 112 kiloydum ve sırtımda bir yük gibi taşıdığım fazla kilolar, hayatımın neredeyse her alanını etkiliyordu. Hangisinden başlayacağımı bilemiyorum ki… Düğün veya özel bir davete katılmak benim için stres sebebi olabiliyordu çünkü kıyafet bulabilmek gerçekten çok zordu. Koyu renklere mahkum kalmak bir yana, istediğim modelde bir elbise giyebilmekten bile mahrum kalıyordum. Yaşamayan insana basit gelebilir ama hayatım boyunca uzun bir çizmem olsun istedim, çünkü fazla kilo sebebiyle çizmenin ya fermuarı kapanmazdı ya da bacağımdan geçmezdi.
Senin için en zorlayıcı tarafı neydi?
Fidan Tiryakioğlu: Anne olmak, ailemizi bir çocukla taçlandırmak istedik ancak ben hemen hamile kalamadım. Fazla kiloların beraberinde gelen polikistik over hastalığım vardı ve hamile kalmamı engelliyordu. Kadın doğum uzmanı doktorumla görüştüğümde benden ilk olarak kilo vermemi istedi. Beni çok seven eşime ve gelecekteki çocuğuma karşı kendimi sorumlu hissettim ve zayıflamaya karar verdim. Bu kez biraz daha bilinçli, biraz daha sağlıklı beslenerek kilo vermeye başladım 112 kilodan 90 kiloya indirim ve hamile kalmayı başardım.
Aldığım en güzel haberlerden biri, çocuğum olacağını öğrenmekti ama bu utluluğumun üzerine yine kilolarıma bağlı bir gölge düştü, doktorum beni katı bir şekilde uyardı: “Fidan, hamilelik sürecinde beslenme, kilona çok ama çok dikkat etmelisin! Eğer fazla kilo alırsan önümüzde iki tehlike var: Yüksek tansiyon hastalığın meydana gelebilir, erken doğum yapmak zorunda kalırsın ve prematüre bir bebek doğurursun. Hamilelik şekeri meydana gelebilir, obez bir bebek doğurabilirsin ve boyutu normal bebeklerden fazla olacağı için çok zorlu bir doğum yapabilirsin.” dedi. Durum bu kadar ciddi noktaya gelince, seçim şansım yoktu: Ya hamilelikte doğru beslenip kilo almayacaktım ya da hamilelikte doğru beslenip kilo almayacaktım. Çünkü bebeğim, sağlığım ve eşime karşı sorumluydum.
Hamilelik boyunca, ara öğünlerimi düzenli yapmak dahil dengeli beslenmeye başladım. Kilo aldırdığını iyi bildiğimiz cips, tatlı, beyaz şeker, hamur işleri gibi tüm zararlıları elimin tersiyle ittim. 9 ay boyunca, bebeğimin sağlıklı gelişimi devam etti ve 100 kilo doğuma girdim. Rahat bir doğum yaptım ve dünyalar güzeli kızımı kucağıma aldım.
Harika! Peki, emzirme döneminde neler oldu, kilo verdin mi?
Fidan Tiryakioğlu: Kızım daha 40 günlükken doktor kontrolüne gittiğimde doğum kilolarımı vermeye başlamıştım. Ancak, emzirme dönemim benim için geriye dönüş oldu. Yeterince sütüm gelmiyordu, aile büyüklerimiz bol süt olması için tatlılarla, helvalarla beslenmemi tavsiye etti. Ben zaten 9 aydır, onlardan ayrı hatta mahrum kaldığımı düşünüyordum hem de şimdi yeniden yemek için önemli bir sebebim vardı: Kendim için değil, bebeğime süt için yiyordum!
Sütüm çoğalsın diye pastalar, helvalar, tatlılar, börekler yemeye başladım ancak sütüm yerine tartıda gördüğüm kilolar çoğaldı. Hamilelik boyunca almadığım kiloyu, emzirme döneminde fazlasıyla aldım.
Yeniden kilo almak sana ifade ediyordu?
Fidan Tiryakioğlu: Yine aynı döngünün içine girmiştim, yani yine kilo vermiş ve geri almıştım. Obezlik alışkanlarım beni hiç terk etmiyor, bir gölge gibi peşimden geliyordu. Aynı olayları tekrar tekrar yaşamak, umudumu azaltmaya başlamıştı. Litrelerce su içsem veya tatlı yemeyi bıraksam bile kilo vereceğime ve sabit bir seviyede tutacağıma inanamıyordum. Yıllar içerisinde şok diyetler, kısa süreli beslenme programlarıyla kalıcı kilo kaybedemedim ama umudumu kalıcı olarak kaybetmek üzereydim.
Psikolojik açıdan seni çok etkiledi, öyle mi?
Fidan Tiryakioğlu: Mutsuzdum, aynaya bakmak istemiyordum, yerimden kıpırdamak istemiyordum ve zaten kilolarım arttıkça hareket etmem zorlaşıyordu. Artık tartılmayı bile bırakmıştım, bir eksik, beş fazla benim için fark etmiyordu. Morbid obezite seviyesine gelmiştim. Ama en çok, çocuğuma eşlik edememek beni üzüyordu. Kızım benden bir bardak su istiyor, yerimden kalkıp onu bile verecek halim yok, babasına yönlendiriyordum. Zaten artık ‘koltuk annesi’ diyordum kendime, çünkü hep oturuyordum, çocuğumun isteklerini babasına veya büyük annesine iletiyordum.
Kilo vermeye inancın azaldıktan sonra neler yaşadın?
Fidan Tiryakioğlu: Aslında uzun bir süre bu zorlu durumu görmezden geldim. İçten içe huzursuzdum, her şeyin farkındaydım ama bildiğim şekilde yaşamaya devam ediyordum. Hayatımı yemek üzerine kurgulamak, aklımda “Acaba başka ne yiyebilirim?” sorusuyla yaşamak, marketten abur cubur alışverişi yapmak, kola içmek gibi… Evet, bunlar bana çok zarar veriyordu biliyordum ama doğrusunu yapamıyordum. Kilolarımdan dolayı mutsuz oluyor, mutsuz olduğumda sakinleşmek için yemek yiyor, fazla yediğim için kilo alıyor ve kilo aldığım için mutsuz oluyordum. Yani bir labirentin içinde kaybolmuştum, çıkış kapısını bir türlü bulamıyordum. Kalbimde, küçücük bile olsa umut kalmıştı ve günün birinde hayatımda mucize olacağına inanıyordum.
Tüm bu zorluklara rağmen hayatının dönüm noktası ne oldu?
Fidan Tiryakioğlu: Ben şu an 38 yaşındayım, belki 20 senedir fazla kilolarla savaşıyorum, yeniliyorum. Ama bir kere daha kendime bir şans verdim, hayatıma o mucizeyi çekmek için bir ışık yaktım! Beni bu noktaya getiren aslında, kilolarıma bağlı zorlukların giderek artmasıydı. Friedrich Nietzsche, “Beni öldürmeyen şey güçlendirir” demiş ama ben ikisini birden yaşadım! Morbit obeziteyle birlikte gelen yan hastalıklar, nefes almakta güçlük, çok çabuk yorulmak, dayanılmaz eklem ağrıları beni neredeyse öldürüyordu ama aynı zamanda son bir hamleyle onları üzerimden silkinip atmak için bana kuvvet verdi.
Ben gerçekten son sınıra gelmiştim, kendimden bıkmıştım. Dilimlerce pizza yemiştim, litrelerce kola içmiştim, kilolarca tatlı yemiştim, hayatımda ne varsa yemek üzerine kuruluydu ve tüm bunların bedelini fazlasıyla ödüyordum. Aynaya bakmak istemiyordum, eklem ağrılarımı azaltmak için avuç dolusu ilaç içiyordum. Belki daha önemlisi, 4 yaşındaki kızıma, bir anne olarak doğru örnek olmuyordum. “Kızım kola içme, zararlı” diyordum; ama ben önünde içiyordum. “Kızım, tatlı zararlıdır” diyordum; o uyuyunca gizli gizli yiyordum. Aslında ben, fazla kilolu olmanın zorluklarını fazlasıyla yaşamıştım ve kızımın benimle aynı kaderi yaşamasını istemiyordum. Ona doğruyu göstermek, güzel örnek olmanın hayalini kuruyordum.
Galiba bu kez en kararlı başlangıcı yaptın?
Fidan Tiryakioğlu: Çok doğru, bu kez en kararlı başlangıcı yaptım çünkü ben gerçekten son sınıra gelmiştim, her gün artan kilolarının hayatımı nasıl kısıtladığını, beni yaşamaktan alıkoyduğunu görmüştüm. Artık kendime, beni olduğum her halimle seven eşime, benimle yaşamak isteyen kızıma yepyeni bir Fidan vermek istiyordum. Ama bu kez, aynı kısır döngüye girmemek için farklı yöntemler kullanmaya karar verdim. Kesinlikle çok bilinçli olacak, geçmişteki hatalarımdan ders alacak, doğru bilgileri edinmek için titizlikle araştırmalar yapacaktım. Yani artık, başkasına 10 kilo verdiren diyeti ben yapmayacaktım, kısa süreli düzgün beslenip sonra fazlasıyla yiyip kilo almayacaktım. Bu defa yepyeni bir Fidan olacaktı, yepyeni bir ben inşaa edecektim.
Aslında bir yüzleşme cesareti göstermişsin, doğru mu?
Fidan Tiryakioğlu: Evet, kesinlikle kendimle yüzleştim ve kabullendim. Benim, morbit obezite hastalığım vardı, yıllardır fazla kilolarımla savaşıyordum, kızıma eşlik edemiyordum, istediğim gibi giyinemiyordum, çok fazla ilaç kullanıyordum, insanların şaşıran ve hatta yargılayıcı bakışlarına maruz kalıyordum ve bunlardan müthiş rahatsızlık duyuyordum. “Tamam Fidan” dedim, elimizde bunlar var ve değiştirebiliriz, bunu yapabiliriz!
Kilo verenlerin başarı öykülerini okumaya, dinlemeye başladım. Ama altını çizeyim, rastgele onların yöntemlerini uygulamak için değil sadece benim gibi insanlar neler yaşıyor öğrenmek için araştırmaya başladım. 150 kilodan 70 kiloya düşen insanlar olduğunu görmek bana umut veriyordu. 80 kilodan 50 kiloya düşüp yıllardır kilosunu koruyanların varlığı, benim de yapabileceğime dair inancımı güçlendiriyordu. Sık sık kendime ‘Evet Fidan, yapanlar var, sen de yapabilirsin, elinden tutuyorum güzelim’ diyerek sanki ben kendimin annesiymişim gibi konuşmaya başladım. Çünkü her şeyden önce şefkate, kendimi anlamaya ihtiyacım vardı.
Kendinle diyaloglar kurmaya mı başladın, bu harika!
İnsanların bizi anlamasını, dinlemesini çok severiz ve buna ihtiyaç duyarız, değil mi? Düşündüm, bunu başkalarından beklerken biz kendimiz için neler yapıyorduk? Neredeyse hiç! İşte, yüzleşmemle birlikte sorgulama dönemim de başladı. Dedim ki kendime, “Herkesten önce ben kendimi dinleyeceğim, anlayacağım, belli ki yolunda gitmeyen bazı durumlar, kendime çare olmak için çaba göstereceğim.” Ben ne istiyorum, neden kilolarımla savaş halindeyim, yemekten aldığım kısa süreli zevkler daha sonra büyük acıya dönüşmesine rağmen bunu yapmaya devam ediyorum, neden hayatımın merkezinde yemek var… Bu sorular beni, 11 ayda 53 kilo vermemi sağlayan dönüşüm sürecine yönlendirdi. Ancak, şunu mutlaka söylemek istiyorum: Ben sadece bedensel olarak değil, ruhsal ve beyin olarak değiştiren, kendimden yepyeni bir ben doğurduğum bir süreç yaşadım. Kendime doğru şefkatli bir adım attım. Yani bu defa, hem içeriden hem dışarıdan dönüşüm oldu, ruh, beden ve zihin bütünlüğünü sağlamayı başardım.
53 kilo veren Fidan’ın muhteşem dönüşüm röportajının devamı gelecek, nasıl kilo verdiğini, kilosunu nasıl koruduğunu, hafifledikten sonra hayatında değişenleri anlatıyor.
Röportajın ikinci bölümü için buraya TIKLAYIN
Özel bir rica: Kilo vermek isteyenlere umut olması için lütfen bu röportajı Facebook ve Twitter sayfalarınızda paylaşın. Ne kadar çok insana ulaşırsa, hayatının değişmesine faydalı olabiliriz. Teşekkürler!